Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara'nın çok dar çerçeveli siyaset kulislerinde, yapılacak ilk seçim sonrası için ilginç bir değerlendirme var:
"Anavatan ile CHP'nin bir ortak hükümet kurabileceği..."
Hatta...
"DYP ile Anavatan'ın bütünleşme olasılığı Meclis çoğunluğuna yetmezse, DSP'nin yerini CHP'nin alması..."
Bunlar, şimdilik "çok uzak" gibi görünen olasılıklar.
Ne var ki...
Koşullar gerektirdiğinde, en olmadık iktidar formülleri görülebiliyor.
1995 seçimleri öncesinde, seçim kampanyasını "RP'nin önünü kesmek için bize oy verin" söyleme dayandıran DYP'nin, sonradan RP'ye Başbakanlık sunan ortak hükümette yer alacağını kim aklına getirebilirdi ki...
Bugünlerin görüntüsüne bakarak, "olmaz öyle şey" denilse de CHP'nin ilk Genel Seçim'den sonra Anavatan'la ortaklıkta DSP'nin yerini alması üzerine "dar katılımlı fikir jimnastiği" yapılıyor.

Bunun nedeni, siyasal tabloda beklenen değişiklikler bir yana...
CHP'deki değişim rüzgarları...
Baykal, İngiltere'de Blair'den, Almanya'da Srhreder'den esinlenen değişim rüzgarlarını, CHP'de estirmek çabasında.
Seçim kampanyası için daha şimdiden benimsediği "+ ve -", bunun simgesi.
Bilgi Üniversitesi'nin konuğu olarak Türkiye'ye gelen ve perşembe gecesi bizim DURUM programında TV konuğumuz olan Blair'in Hint kökenli danışmanı, Prof.Lord Desai, açıkca söyledi:
"Dünya değişiyordu.
Küreselleşme, bir gerçektir.
Biz buna önceleri karşı çıktık.
Seçimleri kaybettik.
Seçimleri kazanan Tacher ise, dünyadaki o değişime ayak uyduruyordu.
O özelleştirme yapıyordu.
Biz ise...
Direniyor, onun özelleştirdiklerini yeniden devletleştireceğimizi ilan ediyorduk."


Lord Desai, Ercan Karakaş'ın da belirttiği bir deyimle mesajını sürdürüyor:
"Fakat...
İngiliz halkının da değişim istediğini gördük.
Bizim değişmemiz gerektiğini anladık.
Biz değişecektik ki... İngiltere'yi de değiştirelim, daha ileriye taşıyalım.
Sonuç...
Önce kendimizi, sonra partinin yapısını değiştirdik.
Kafalarımızı ve dünya görüşümüzü değiştirdik.
Dünyadaki değişimlere paralel bir program hazırladık ve ilan ettik.
Ekonominin yanısıra insani değerleri de ön plana çıkardık.
Tüzüğümüzü değiştirerek, doğrudan milyonlarca seçmenimiz tarafından yapılan seçimle Genel Başkan'ımızı seçtik.
- Bir kişiye, bir oy - ilkesini getirdik.
Çünkü...
Partimiz İşçi Sendikalarıyla bütünleşmişti.
Sendikaları temsilen bir kişi geliyor, 2 milyon kişiyi temsil etmek üzere tek bir oy kullanıyordu.
Bu bir tek oy 2 milyon oy yerine geçiyordu.
Sendikalar, partiye egemendi.
Oysa...
Artık, yeni emekçi türleri de oluşmuştu.
Onlara
- teknik aydın - deniyor.
Yani...
Bilgisayar uzmanları, bilgisayar kullanan herkes...
Bunlar milyonlarca kişi.
Kısacası... Bilgisayar emekçileri.
Sadece kol işçilerini değil, onları da kazanmalıydık.
Sonuç, değiştik. Değiştiğimiz için İngiltere'yi de değiştirebileceğimiz umudunu verdik.
İngilizlere sözüne güvenilir ve dürüst bir Genel Başkan sunduk.
Özelleştirmeyi kabul ettik.
İktidarı aldık.
Aradan bir yıl geçti.
Oylarımız yüzde 45'ken şimdi yüzde 70."


CHP karargahına, bütün bu gelişmeler geliyor.
Elbette...
Vitrine çıkarılmıyor.
Çünkü...
Türkiye'nin sol kamuoyu, henüz buna hazır değil.
Bülent Tanla gibi bir iletişim ustası, herhalde alt yapıyı hazırlayacaktır.
Ondan sonra Türkiye insanındaki değişim sancılarıyla, kendini İngiliz ve Almanya modellerinde olduğu gibi yenileyecek bir CHP, bütünleşebilir.
Özelleştirme konusunda DSP, Türkiye'nin önünü tıkıyorsa, CHP açabilir.
Ama...
Elbette, küreselleşme bir merkez sağ parti ile merkez sol partiyi aralarında karbon kağıdı varmışçasına aynı görüntülerde ortaya koyamaz.
Örneğin...
Tony Blair'in İngiliz İşçi Partisi, iktidar olduğunda özeleştirmenin bütün kanallarını açmıştır... Daha önceki tutucu yargıları geride bırakmıştır.
Ama...
Özelleştirilen ve özel - tekel kurumuna giren şirketlerden de 2.5 milyar dolar ceza tahsil etmiştir.
Çünkü...
Özelleştirme adı altında, astıkları astık, fiyatları rakipsiz, rekabet kuralları olmayan tekeller yaratılıyor.
Sol bir parti buna alet olamaz.
O özelleştirmenin ve tekelleşmiş özel sektörden kesilen cezanın gelirleri, hastane ve okul olarak halka olarak halka döndürülmüştür.
Ayrıca...
İngiltere'de İşçi Partisi'ni sendika egemenliğinden koparmak, gerekliydi.
Türkiye'de 12 Eylül yasalarıyla siyasetin dışında bırakılan kurumlardan sendikaları, merkez sol partilere kazandırmak ve çok daha sıkı bir işbirliği kurmak gerekir.
Teknik aydınlara gelince...
Onların doğalarındaki özgürlük ve yeniliği, tutucu bir sağa bırakmak bir sol partiye yakışmaz.
Her ülke kendi modelini yoğurur ve yaratır.
Yeter ki...
Önce dışındaki kireçli kabuklar kırılsın.
Anavatan, yeniliklere daha açık olarak sezinlediği CHP'yle ilerisi için dirsek teması ararken, bir de kendi vitrinine ve aynaya baksın.
Onun da 1986'dan daldığı kış uykusundan sonra kabuğunu değiştirmeye ihtiyacı var.

(Bu deyim, 1991'de Anavatan'ın seçim kampanyasını yapan Seguala'nın asistanı Erol Özkoray'a aittir.)



Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr