Başlığı yadırgamayın. Nedenini anlatıyorum...
Köşeme koyduğum bu fotoğraf, 6 ay önce Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'a geldiği günü yansıtıyor.
Erdoğan'ın ön koltuğundan el salladığı otobüs, Türk bayraklarıyla, alkışlarla karşılanmıştı. Tarih: 27 Mayıs 2008...
Bu görüntüler yüreklere su serpmişti.
SİVAS'TAN ÖTESİ
Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'a son gezisinden, "kalkışım" provası gibi görüntüler, 5 ay önceki "Erdoğan Diyarbakır'da" izlenimleriyle oluşan "pozitif" merceği boydan boya çatlattı.
Belki de o yüzden mi "Türkiye haritasının Güneydoğu bölgesini Diyarbakır'ı da içine alacak şekilde çatlamış" görüyorum.
Gerçekten... Aradan 5 ay geçmiş ve bakın 20 Ekim'de aynı Başbakan'ın Diyarbakır'a girişine...
Kepenkler inmiş, kaldırımlar boş, coşku yerine tedirginlik, ürkeklik... Belediye otobüsleri, çöp kamyonları bile çalışmıyor.
Başbakan'ın geçeceği yola giriş yasakları ve barikatlar, protesto grupları tarafından zorlanıyor. Taşlar uçuşuyor.
Başbakan'a alkış yok ama ne yazık ki, Öcalan'a destek sloganları atılıyor.
Güvenlik nedeniyle Başbakan'ın aracı güzergâh değiştiriyor.
Biriyle şaşırtmaca vermek için diğerinde Başbakan'ın bulunduğu iki araç kullanılıyor.
Ne oluyor?
Gelen, Diyarbakır'ı da içine alan bu toprakların Başbakan'ı...
Başbakan, muhalif partilere kendisinin mayıs ayındaki Diyarbakır gezisini referans alarak "Siz Sivas'tan öteye geçemiyorsunuz" diye seslenmişti.
20 Ekim görüntülerine bakarak "Sayın Başbakan, sizin geçtiğiniz gibi herkes geçer" denebilir ama gün polemik günü değil.
Tam tersine, bu güzelim ülkenin ve ulusun yürek yüreğe bir ve bütün olmasına omuz vermek günüdür.
İspanya, İtalya, Yugoslavya ve Yunanistan "iç savaş fay hattının" Türkiye'de de kırılma yapmasına neden olabilecek olumsuz enerji yüklemelerinden kaçınmalıyız.
Ben her şeye rağmen Güneydoğu dahil toplumun çok büyük çoğunluğunun insan haklarına dayalı, demokratik, özgürlükçü bir Türkiye coğrafyasında birlikte ve huzur içinde yaşamak istediğine inanıyorum.
Sertleşmek, ceberut devlet uygulamalarına geçmek, kendi kamplarında safları sıklaştırmak için kutuplaşma politikaları gereği ülkeyi gerenlerin ekmeğine yağ sürer.
ÜÇ MAYMUN
Nuri Bilge Ceylan'a Cannes'da en iyi yönetmen ödülünü kazandıran "ÜÇ MAYMUN"un galasındaydım.
Önce, "Gala gibi galaydı" diye belirteyim.
Türkiye standartlarında iyi bir organizasyondu.
Filme gelince...