Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Herkesin birbirine yönelttiği bu sorunun cevabını, Dışişleri'nin önemli bir isminden yansıtayım..."Taslağa, isteklerimizden hiçbir şey -henüz- girmiş değil.İsteğimiz doğrultusunda bazı ifadeler çıkmış değil. Buna karşılık...Avusturya ve Kıbrıs Rumları tarafından dayatılan ve bizim asla kabul etmeyeceğimiz ifadelerin hiçbiri de girmiş değil.Taslak aynı...Peki neyle uğraşılıyor?Kelimelerle oynanıyor. Böylece anlam ve kapsamda -önemli- değişiklik olmadan, tarafların -nispeten- kabul edebilecekleri bir metin oluşturma çabası sürüyor."..................Yani şöyle bir hava esmekte...Türkiye'nin iç politika sıkışıklığı dikkate alınmalı.Muhalefet ve "Kızılelma" odaklarında kabaran tepki tsunamileri sonucu istemeyerek de olsa hükümet, "AB ile buraya kadar" demek zorunda bırakılmamalı.Buna karşılık...Fransa, Avusturya, Kıbrıs'ın başını çektikleri "Türkiye karşıtlarının" gazlarını alacak kelime oyunları da araştırılıyor.Zor iş...Ek Protokol gereği Kıbrıs gemi ve uçaklarına Türkiye liman ve havaalanlarının açılması, Kıbrıs'ın tanınması, Kıbrıs'ın NATO gibi uluslararası kuruluşlara üyeliğini Türkiye'nin VETO etmemesi, "imtiyazlı ortak" seçeneğinin Çerçeve Belge'de yer alması gibi isteklerin, hangi kelime oyunlarıyla örülürse örülsün üstü kapanmaz.AKP hükümeti ya da başka hiçbir Ankara hükümeti bunları kabul edemez.Ama... Belki... Her anlama çekilebilecek esneklikte ifadeler deneniyor..................3 Ekim'de "çömlek kırılırsa" iki olasılık var...1- 1997 Lüksemburg toplantısında olduğu gibi Türkiye "Şimdilik buraya kadar" der. "Mola" verir. 1999 Helsinki toplantısında zihniyet değiştiğinde, Türkiye, süreci nasıl yeniden başlatmışsa, gene aynı şey olur. AB'de akıllar başlara gelince, 3 Ekim'de bırakılan yerden süreç yeniden devam eder.2- AB ile ilişkiler tümden kopar. Bu olasılık daha zayıf görünüyor. Ancak... O zaman "tabula rasa" denilip masa tamamen temizlendikten sonra, Türkiye'ye, "Her şeye yeniden ve 'imtiyazlı ortak' statüsünü hedef alarak başlayalım" inisiyatifini harekete geçirebilirler..................Bu ikisi de Türkiye'de taşları yerinden oynatır.İddiasını, "AB'ye tam üyelik" hedefine kilitlemiş bulunan AKP iktidarı, büyük siyasal darbe alır. Bütün AB karşıtı odaklar dalga dalga çarpar.Ekonomi zorlanabilir. Hele 40 milyar doları bulan sıcak para çıkışları yaşanırsa, döviz fiyatları, faizler kanatlanırsa çok yazık olur.Türkiye, 1 yıl içinde seçime gidebilir.İktidar boşluğunun ivme kazandıracağı kökten dinci terör ve ayrımcı terörün azgınlıklarını, sınırların ötesinde kurulu tezgâhları anmak bile istemiyorum.Daha önceki krizlerde IMF, "hava yastığı" gibiydi. ABD'nin nefesiyle daha da güvenli hale geliyordu.Oysa... Şimdi... IMF ile ilişkilerde "mola" alınmış durumda.ABD ile ilişkiler eski pırıltılı dönemini aratıyor."Mola" ya da "kopma..." AB için de çok kötü.Güvenilmez, kaypak, kendi içinde bir bütün kuramamış AB, artık özellikle İslam dünyasında prestijini daha da yitirecektir."Medeniyetler uzlaşması" projesini kundaklamış olacaktır.Ayrıca... Kıbrıs ve Yunanistan da, AB dışında kalmış bir Türkiye ile başının nasıl da derde gireceğinin bilincindedir..................Bence aklın yolu, 3 Ekim'de görüşmelerin başlaması..."Dönüşü Olmayan Nehir" Marilyn Monroe ve Robert Mitchum'un unutulmaz filminin adıdır. O film, pazartesi, siyaset senaryosuyla Lüksemburg'da vizyona girer. g.civaoglu@milliyet.com.tr Ne olacak bu "AB meselesi?.."