Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yüksek Askeri Şura'da "162 ordu mensubunun, Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkisinin kesilmesi kararı" alındı.
Açıklamalara göre...
Bunlardan bir kısmının "yasa dışı şiddet örgütleriyle bağlantıları" saptanmış.
Diğerlerinin ise "tarikatlarla, dini örgütlerle ilişkileri olduğu" belirlenmiş.
Bu çeşit Yüksek Askeri Şura kararları, 2 yıl kadar süren araştırmalara, soruşturmalara dayandırılıyor.
Kuşkulu kişilerin üstleri, uyarılarda bulunuyorlar.
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ilkelerine uyum göstermeyen ilişki, bağlantı, eylem ve söylemlerinden vazgeçmeleri" bildiriliyor.
Buna rağmen ısrarlı olanların Türk Silahlı Kuvvetleri'yle ilişkileri kesiliyor.

Herzaman belirtiriz.
Bu sütun ne savcılık, ne de yargıçlık iddiasındadır.
Hele...
Yargısız infaz yeri hiç değildir.
Bir hukukçu olan bu satırların yazarı için suçluluğun saptanması, kesinleşmiş mahkeme kararlarıdır.
Kaldı ki...
Mahkeme kararlarına karşın insanlığın adalet hataları, hiç de az değildir.
Fransa'da bir ordu mensubu olan Alfred Dreyfus olayı, bunlardan en ünlüsüdür.
Ancak...
Bunlar, tabii hukuk yani, teorideki "olması gereken hukukun" kurallarıdır.
Yüksek Askeri Şura ise "pozitif hukuk kurallarına" yani, "yazılı hukuk kuralları olan kanunlara" ve "tüzüklere, yönetmeliklere, geleneklere" göre hüküm vermektedir.
Bu açıdan kararları, varolan hukukun çerçevesi içindedir.
Yargı yetkisi ve idarenin yargı denetimi gibi kurallar, Yüksek Askeri Şura görevlerini düzenleyen pozitif hukukta yer almamıştır.
"Tabii hukuk"la "pozitif hukuku" birbirine karıştırmadan yorum yapılmalıdır.
Ayrıca...
Bunun neden böyle olduğu da ayrı bir konudur.
Ordunun kendine özgü yapısı, disiplini bu özel düzenlemeyi gerektirmiş olabilir.
Milletin ordusu; tarafsız, laik ve Atatürk ilkeleri çizgisinde olmalıdır.
Bu kuruma ister dini, ister ideolojik, ister etnik... Hiçbir bağlamda politika girmemelidir.
"Savaşta gereğinde silah kullanarak kendi askerini ya da subayını öldürme yetkisi" dahi komutanlara verilmiştir.
Böyle bir yargısız infazın da tabii hukukta yeri yoktur...
Daha fazla hukuki tartışma, bu sütunun çerçevesi ve yetkisi ötesindedir.

Hadisenin bir de - belki - mesaj izlenimleri veren boyutuna değinelim.
Meclis'te tam İrtica İle Mücadele Yasaları görüşülmek üzereyken, 162 ordu mensubu için YAŞ'ta alınan bu karar, "eşzamanlama" (senkron) olarak da ilgi çekici bir rastlantıdır.
28 Şubat sürecinin bir uzantısı gibi de görülmek istenebilir.
Biz, demokrat Türkiye için böyle "yakıştırmaları" düşünmek bile istemeyiz.
Bununla beraber...
28 Şubat süreci ve ortamın duyarlığı da yadsınamaz gerçeklerdir.

Bu bağlamda...
İrtica ile Mücadele Yasaları'nın mutlaka geçmesi yolunda ciddi girişimler var.
Örneğin...
İrtica İle Mücadele Yasaları'nın Meclis'te sık sık yoklama istenerek engellenmesine karşı, biran önce çalışmaların yeni salona geçirilmesi yolunda uğraş veriliyor.
Meclis Başkan Vekili Hasan Korkmazcan, bu konuda "geçici kabul için çok mesafeler alındığını" söyledi.
Elektronik yoklama için milletvekillerinin parmak izlerinin alınması ve parmak basarak yoklama ve oylama yapılması testleri 48 saat içinde tamamlandı.
İşlem tamam...
Ancak...
Ekran parlamaları henüz giderilemedi.
Bu sorun da giderilmek üzere.
Öte yandan...
Tabii...
Yolsuzluk araştırma ve soruşturma raporları bitmek üzere.
Sorumlular hakkında yargı yolu açılacak.
Geçici kabul için sorun, yapılacak yeni düzenlemeler için ek para alınmaması ve gecikme tazminatının da müteahhit firma tarafından ödenmesi için anlaşmaya varılması...
Bu da, Korkmazcan'a göre, "yarım saatte bile çözülebilecek."
Teknolojinin yanısıra bir önemli gelişme daha oldu.
İrtica İle Mücadele Yasaları'nın Anayasa Komisyonu'ndan geçmesi için, bu komisyonda görevli Mehmet Keçeciler, Abdullah Baş ve Erkan Mumcu "Parti Başkanlık Divanı'nda görevli oldukları gerekçesiyle" istifa ettiler.
Gerçekten...
İkisi Genel Başkan Yardımcısı, biri de Genel Sekreter'dir.
Ama...
Üçü de, bu yasalara pek gönüllü değildiler.
Başkanlık Divanı çalışmaları nedeniyle (!) komisyon çalışmalarına katılamıyorlardı.
İktidar partileri azınlıkta kalıyordu.
Onların yerine, İrtica ile Mücadele Yasaları'nın çıkmasında daha etkin olabilecek İlker Tuncay, Tevfik Diker ile Selahattin Beyribey getirildiler.
Tuncay ve Diker, asker kökenlidir.
Sonrasını...
Önümüzdeki günlerde göreceğiz.

.............

Not: Gazeteci Ragıp Duran'ın özgürlüklerini yitirerek 10 ay hapis yatmak üzere cezaevine girişi nedeniyle üzgünüz.
Avrupalı olma iddiasındaki Türkiye'nin insan hakları ve özgürlükler sicili için bu görüntünün, tam da Cardiff Toplantısı'na rastlaması daha da büyük talihsizlik.
Ragıp Duran'a ve bütün meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyor, TBMM'deki ifade özgürlüğüyle ilgili yasanın biran önce çıkmasını diliyoruz. (GC.)





Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr