Siyasetin miladı "Yüksek Askeri Şûra..." O toplantıya Başbakan’ın katılması, tayin, terfi, emeklilik kararlarını imzalaması gerekiyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu’nun emekliliği gibi duyarlı kararlar gündemde.
Ecevit’in, "Başbakanlık koltuğunu son kullanma tarihi" bu olabilir.
O süreçte Ecevit’e verilen "yatak istirahati" de bitmekte. Doktorlarının yeni raporu belirleyici olacak.
Ve neyin olacağını görmek için nelerin olmayacağının görülmesi bağlamında gereken "zaman" yaşanacak.
Sadece Ecevit mi hasta?
Peki hükümet?
Sağlam mı?
Ortak hükümetin hangi misyonu var?
AB’ye tam üyelik görüşmelerini başlatmak için idamın kaldırılması komisyona havale...
İllerde radyo - TV yayını ve öğrenme olanağı dosyaları da rafa...
Ne kaldı?
Kıbrıs’ta çözüm ufukta görünmüyor.
O halde...
RADİKAL’in başlığını anımsayalım.
"Havada bulut, AB’yi unut."
Hükümetin AB duruşu faul.
Toplumun büyük çoğunluğu ise tersi yerde.
Yani AB misyonu lafta kalmış.
Peki hükümetin misyonu ekonomi mi?
O da yeni bir krizin eşiğine kaymakta.
Dolar ve faizin freni tutmuyor.
Özelleştirmeye çıkarılan bankalara - örneğin Vakıfbank’a - tek alıcı bile yok.
Sanayi, gene daralma sarmalına girmek üzere.
İnsanlarımız "çıldırmaya az kaldı" hallerinde. Deli dana virüsü girmiş gibi bir sosyal doku...
Bu hükümetin ekonomi misyonu da çökmüş.
Ya siyaseti yapılandırma misyonu?
"Yöneten demokrasi" için partiler ittifakı iki tur gibi seçim yasası reformlarını yapmak mı?
Lider sultasını önleyecek, parti hesaplarını, seçim kampanya giderlerini şeffaflaştıracak yeni siyasi partiler yasası mı?
İyi beyinleri siyasete çekecek ve çıtayı yükseltecek düzenlemeler mi?
Bu hükümet hangisini yapabilecek?
Son krizden sonra çökmüştü... Kemal Derviş bastonu ile doğruldu.
Ama... Ecevit’in yürüyüşünden farkı yok.
Yapısal değişimler için ciddi kararlar aldığı, önemli yasalar çıkardığı yadsınamaz...
Fakat onlar da ekonomi vurgun yedikten sonra IMF dayatmalarıyla olmadı mı?
Zaten "özerk kurumlara galiba fazla yetki verdik, hükümetin işlevi kalmadı" yakınması da Ecevit’in...
Yaptıkları olumlu işlerden bile duyulan bu pişmanlığa ne demeli?
Ecevit’in misyonu "domino oyunu" mu?
Taşları art arda paraşütsüz düşürmek mi?
Başbakanlığı şu haliyle sürdürmeye ya da sürüklemeye çalışarak domino taşlarının etkileşimle birbirini devirmesine neden oluyor.
Önce, kendi hastalığı, hükümetin sağlık sorununa dönüştü...
Sonrası...
Hükümetin sağlık sorunu faiz ve döviz taşlarını yerinden oynattı.
Faiz ve döviz taşları reel ekonomiyi, üretimi, istihdamı, tüketimi sarsmakta...
Bu manzara da dış odaklarda güven taşlarını düşürmekte.
Ecevit bu oyunu - çok istekliyse - başbakanlıkta değil, çekilip evinde eşi hanımefendiyle oynamalı.
Karşılıklı bir bardak çay iddiasına girerek...
Ama...
Türkiye pahasına domino!..
Hayır.
Ecevitler’e ilk mesaj, 9 bilge DSP’li tarafından "doğru olanın, en doğru üslupla" verilmesiydi. "Ecevitler, Ecevit’siz dönemi planlamalılar" denilmişti.
Son durak misyonu bu olmalıdır.
Şu kısa süreçte Türkiye’yi bir kez daha dibe vurdurtmayacak... AB kapılarını büsbütün kapattırmayacak ve Türkiye’yi ilk seçimde AKP’ye altın tepside sunmayacak demokratik seçeneği oluşturmak...
Ecevitler’in bunu sağlayacak isimlerin önünü açmaları yeterli.
Domino tahtasından kalkış takvimi gecikmeden açıklanmalı.
Yoksa... Zaten olacağı budur. Siyasette son durağa yakın.
Kendisine sevgimizi, saygımızı korumak hakkını bizlerden sakınmasın.