Dünya 2003’e yoğun sis içinde girdi. Kimse önünü göremiyor. 1929 - 1930 krizi gibi bir küresel kriz kuşkusu, ekonomideki hayalet...
3 depresyon bir arada yaşanıyor.
1- ABD ekonomisi artık güven vermiyor. Enron adlı dev şirketin çöküşünü diğer devler izlerken, ABD’ye her gün 1 milyar dolar giriş yapan yabancı sermaye de frene bastı.
ABD ekonomisi öksürmeye başladı. Dünya ekonomileri şiddetli grip.
2001 baharından bu yana ateşi yüksek.
2- ABD’nin terörle mücadelesi neredeyse başladığı yerde.
Afganistan’da yeni yönetim sadece Kabil’e egemen. El Kaide’nin başı Bin Ladin’nin hâlâ Afganistan’da ve işbaşı halinde olduğu yolunda istihbarat yoğun. El Kaide’nin dünyayı sarsabilecek yeni eylemler koyacağı paronayası yaygın.
Irak’ın vurulması ile birlikte El Kaide’nin de vuracağı haberleri, patlamaya hazır ortamda kıvılcımlar gibi uçuşuyor.
3- Irak’a savaş serüveninin sonu ve faturası görülemiyor.
Saddam’ın biyolojik ve kimyasal silah kullanması ve ABD’nin taktik nükleer silahla yanıt vermesi, İslam dünyasında bir intifada’yı başlatması... Terörün havai fişek gibi küresel patlamalara dönüşmesi olasılığı dehşet ürpertileri veriyor.
"Ekonomide hayalet" gösterisine 2003’te perde açılırken Türkiye sahnelerine bakalım.
Türkiye marjinal bir alan... Ve Türkiye’ye yalın bakış açısı da öyle ince hesaplı ve derin sayılmaz. Kalıcı olmayan gel geç ve fırsatçı değerlendirmeler yapılıyor.
İşte dinlediklerim:
"9 Aralık’a kadar TL’de, devlet kâğıtlarında ve AKP’nin seçimleri kazanmasıyla birlikte çıkış yapan hisse senetlerinde, fonlarda kaldık.
9 Aralık sonrası tehlikeliydi.
Bunu görüyorduk."
Çünkü 12 Aralık’ta, AB’den - tam üyelik görüşmeleri için başlama tarihi - bekleniyordu. İyimserlik çıtası fazla yukarı çekilmişti.
"Kopengah’da tarih verilmesinin altında kalan her açıklama, Türkiye’de piyasaları sinirlendirir" diye düşünüyorduk.
Ne sonuç alınırsa alınsın moral bozulacaktı.
İMKB düşecek, devlet kâğıtlarının faizleri yükselecekti.
Döviz belki bir süre hafif dalgalanacaktı ama gene de bankaların yıl sonu bilançoları gereği yatay süreç bekliyorduk.
Fakat sonunda olması gerektiğini düşündüğümüz 1 dolar = 1.700.000 TL dolaylarına doğru yükselmesi sürpriz olmayacaktı.
Türkiye ekonomisindeki İndian Summer’ı (pastırma yazını) değiştirecek diğer etken, 12 Aralık’ta IMF ile Ankara’da yapılacak görüşmelerdi.
AKP söylemleriyle, IMF’ciler açıkça dile getirmeseler de kızgın sobaya dokunmuşcasına sıçrıyorlardı.
Ankara’da taraflar ilk karşı karşıya geldiklerinde ortam gerilecekti.
9 Aralık’tan itibaren daha az riskli ya da riskten arındırılmış pozisyonlar alınmalıydı.
Bunu yaptık.
Bekliyoruz.
Ve tabii Irak’a müdahale açık seçik görünüyor.
Savaş, daima ve her coğrafyada muhafazakâr pozisyonu alıp beklemeyi gerektirir.
O nedenle muhafazakâr mevzilere geçtik.
12 Aralık sonrası işte üç nedenle ekonomilerde olumsuz esintiler.
Peki bu bekleyiş ne kadar sürer?
Ekonomi sihirbazlarına göre tavşan şapkadan, Irak’a ilk bombaların düştüğü günlerde çıkar.
Kurtlar sofrasında Türkiye ekonomisi dip yaptığı gün, en çekici konuma girebilir.
"Hisse senetlerinden turizm ve ihracat fiyatlarına kadar en iyi alım günleri o zaman başlayacak" değerlerdirmesi yapılmakta.
Yani...
"Hastayı yatakta öpme" fırsatçılığı(!)
Ama önce Türkiye’nin özel konumu gözleniyor. Ankara ABD’ye ne ölçüde hareket alanı verecek? Bunun IMF’deki yansıması ne olacak?
1929’lardan bu yana dünya en yoğun belirsizlik içinde. Önünü kimse göremiyor. Adımlar mayın tarlasındaymış gibi atılmakta.
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025