Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rüştü Erdelhun, 27 Mayıs 1960 askeri ihtilali ile devrilen Demokrat Parti iktidarının son yıllarında Genelkurmay Başkanıydı. Bayar'la, Menderes'le çok özel ilişkiler kurmuştu.Çoğunluğu genç subaylardan oluşan İhtilalciler, Erdelhun'u da tutuklamışlardı.O örnek Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay başkanlarına, komutanlarına tarihi bir ders olmuştur.Daha sonraki komutanlar siyasi iktidarlarla görevlerinin gerektirdiğinin ötesine taşan özel ilişkilerden kaçınmışlardır.Harp okullarından tutunuz, genç subaylara, harp akademilerine, albaylara, generallere kadar komutanlar sürekli nabız tutarlar.Bu bir izleme değil değerlendirmedir. Kuşku değil, ortak aklı sürdürmektir.Zaten o tarihten sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bütün tavır koyuşları - Talat Aydemir'in başarısız darbe girişimleri dışında - emir ve komuta zinciri içinde olmuştur.Hatta o iki isyan da, bu emir komuta zinciri ile bastırılmıştı.Bu gelenek hala aynı sağlam dokuyla sürmektedir.Komutanların tavır koyuşları dorukta birkaç kişinin aldıkları karar olarak görülmemeli... Silahlı Kuvvetler'in en alt kademelerinden doruğa ve doruktan en alt kademelere iletişimin ve görüş birliğinin dışavurumudur... Ne zaman, nasıl, kimler tarafından, hangi aşamalarla dışa vurulacağı, Genelkurmay Başkanı ve komutanların iradesindedir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde, bütün Genelkurmay başkanlarının ortak doğrultusu "bir gün Rüştü Erdelhun olmamaktır". Çok rahatsız İşte yazıda ihtiyati kayıt olarak düştüğüm - başka nedenlere - bu bakımdan işarette yarar var.- Milli Görüş ve Fethullah Efendi okulları yöneticileriyle büyükelçilerin diyalog kurmalarını isteyen Dışişleri Bakanlığı genelgesi...- 8 yıllık temel eğitim uygulamasını kaldırma hazırlıkları...- Üniversitelerin bölünerek belirli zihniyette olan rektörlere, dekanlara koltuklar açılması kuşkusu.- Bütün bakanlıklarda kadrolaşmalar...- Başbakanlık Takip Kurulu'nun boş vitese alınması.Bu ve benzeri uygulamaların sorgulandığı duyumlarını aldım.Eski ve değerli bir komutandan da görevdeki arkadaşları için "çok rahatsızlar" söylemini dinledim. Dün bu sütunda, Arınç'ın 23 Nisan davetine katılmayışta "türban" sorununu irdelemiş ve - eğer başka nedenler yoksa - "ihtiyati" kaydını düşmüştüm. Demokrasinin çerçevesi 28 Şubat sürecinin noktalanmadığı daha önce de dile getirilmedi mi?Keşke, sağduyu önalsa da bu tür oluşumlara çanak tutulmasa.AKP, seçimleri kazandıktan sonra "sandıktan hükümet çıkarılır, ama iktidar olmak için bazı anayasal kurumların desteği gerekir" ilkesini benimsemiş görünüyordu.Cumhurbaşkanlığı, yargı, medya, asker, işçi sendikaları, işveren kuruluşları, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri vs...23 Nisan davetinde, bu kurumlardan bir bölümünün bulunmaması sessiz mesajdır.İyi anlaşılırsa zaten seslisine gerek yok.Hükümet gerilim yaratacak siyaset rantı hesaplarıyla bir yere varamaz. Yüzde 35 oyunun içindeki önemli bir oran, başka görüşlerden AKP'ye emanettir. Onlar bu hesaplara karşıdır. Ama... AKP, siyasette takiye izlenimleri vermeden ekonomide yeni kaynaklar yaratmayı sürdürdükçe, ciddi ve ödünsüz ekonomi politikalar uyguladıkça, güven verir, sağlam basar.Özal'ı 1987'den sonra inişe geçiren, referandumla siyasete dönmüş bulunan Demirel kompleksiydi... AKP'yi de akıl yolundan "Erbakan bizi bölerse kuşkusu" saptırmasın. Rüzgâra karşı yürüyemez......Not: Bu bağlamda, hiç onaylamasam da merhum Erdelhun'un anısını taciz etmediğimi, ailesini kırmadığımı umarım. g.civaoglu@milliyet.com.tr Ayın sonunda Milli Güvenlik Konseyi'ne bu dosyalar gelebilir..