Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yani, CHPde "ihanet sendromu" gibi algılanır mı?Anlatayım:Nihat Erim, Siyasal Bilgiler Fakültesinde en genç profesörlerden biridir. O dönemin "tek parti yönetimi" gereği, Türkiye taranmakta ve iyi yetişmiş isimler bulunarak, milletvekili yapılmaktadır. Nihat Erim de, Siyasal Bilgiler Fakültesinde böyle "keşfedilir". Çok genç yaşta kariyer yapmış bir Devletler Hukuku profesörüdür. Süratle basamakları tırmanır, 1950 öncesi CHPnin doruklarında yer alır.1950 genel seçimlerini DP kazandıktan sonra da muhalefetteki İsmet Paşanın en yakınındadır, CHPnin etkili isimlerinden biridir. Hatta... Sonraki yıllarda, CHPnin yayın organı Ulus gazetesi kapatıldığında, partinin sözcüsü olarak çıkarılan gazetenin sahibi de Nihat Erimdir. Kemal Derviş, "AB başmüzakerecisi" atanırsa, bu yeni bir "Nihat Erim hadisesi" olur mu? Kıbrıs sorunu patladığında dönemin DP iktidarı ağırlık koyar... Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, gerçekten "müthiş" denebilecek bir diplomatik performansla Kıbrısta ilk kez tarihin nehrini "tersine" akıtmayı başarır. 1876 yılında Sultan Abdülhamit tarafından kiraya verilen ve Lozan Antlaşmasıyla da genç Türkiyenin haklarından feragat ettiği Kıbrısa Türkler, neredeyse yarı yarıya egemenlik sağlayarak geri dönerler. Kıbrıstaki Türklerin haklarını güvenceye alan ve yönetiminde ortaklıklarını düzenleyen yeni bir anayasa... Ve "Birleşik Kıbrıs Devleti... Cumhurbaşkanı Yardımcısının Türk olması...Türk parlamenterler...Kıbrıstaki Türklerin haklarını güvenceye alan ve yönetiminde ortaklıklarını düzenleyen yeni bir anayasa...Aslında, bu başarılı hukuk yapısının arkasındaki imza CHP milletvekili ve Genel Başkan İsmet Paşanın en yakınındaki kişi olan Prof. Nihat Erimdir. Öyle bir anayasanın proje mimarı olmuştur ki... Türkiye ve Kıbrıs Türk Yönetimi, uluslararası ilişkilerde hâlâ ona dayanıyor.44 yıl sonra hâlâ "referans..." DP kanca atıyor Nihat Erimin, Kıbrıs Anayasası için DP iktidarıyla birlikte çalışması, iç siyasette "bahar havası" sonucuydu. Böyle bir "ulusal davada DPnin Nihat Erimi isteyen" başvurusunu CHP geri çevirmemişti. Türkiyenin tümüyle "tek bilek/tek yürek" olması dönemiydi.Ne var ki... Bir süre sonra, iç siyaset "buzul dönemine" girdi. İsmet Paşa, TBMM kürsüsünden Menderes ve arkadaşlarına "Sizi artık ben bile kurtaramam" diye sesleniyordu.Bu kutuplaşma sürecinde Nihat Erimin ulusal hizmet bile olsa iktidar partisiyle Kıbrıs Anlaşmaları ve yeni Kıbrıs Anayasası için çalışması artık "ihanet" gibi görünüyordu. 27 Mayıs 1960 ihtilali oldu. DP kapandı.Menderes ve Zorlu da diğerleri gibi Yassıada Mahkemesinde yargılanıyorlardı. Daha sonra ikisi de idam edildi.Nihat Erim, seçim bölgesi Kocaelinde çok güçlüydü. Genel başkan ve yönetim, ona buz gibi soğuk olsalar bile, seçimde gene de milletvekili oldu. Ve Meclise geldi.Fakat... Elbette hâlâ saygındı fakat Meclis koridorlarında, kulisinde bile yalnızdı.Sonra... Makarios ve Grivasın tezgâhlarıyla Ada yeniden patladı... Oluk oluk kan akıyordu. AB tarafından dönemin başbakanı İnönü "beceriksizlikle" suçlanıyordu. Yalnız adam Nihat Erim kürsüye çıktı...Tanığı olduğum tarihi bir oturumda, parmağıyla İsmet Paşayı göstererek. "Bu çok hassas meseleyi çözebilecek tek adam "O"dur" diyerek İnönüyü gösterdi.Bu söylem İsmet Paşa ile onu tekrar yakınlaştırdı."İade-i itibar" etti. Yeniden yükselişe geçti. Bahar ve buzul... Bir süredir, Kemal Derviş de "AB için başmüzakereci olabilir mi?" tartışmalarıyla gündemde. Erim gibi Derviş de CHPli... Bilim adamı. Hükümette yer aldı.Dervişin de CHP içinde "etrafının dolu olduğu" söylenemez.Derviş başmüzekereci olabilir mi? Türkiye için iyi olur ama ya kendisi için? g.civaoglu@milliyet.com.tr Ya Derviş?