Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Şağar dün bu köşede yayımlanan iddiayı doğruladı. Başbakan Ecevit’in sağlık durumu için hem ilk ve hem de dünkü son rapor, Başbakanlık Müsteşarlığı’na verilmiş.
Müsteşar Ahmet Şağar "Ancak İstanbul’da olduğum için bu sonuncusunu henüz okuyamadım" dedi.
Yani, Ecevit’in sağlığı için Başkent Üniversitesi Hastanesi raporu, devlet arşivine girmiş bulunmakta.
Ecevit’ in hekimleri, Hipokrat yemini güvencesindeki "gizlilik ilkesi" ile "Ulusal Güvenlik" gereği "toplumun bilme hakkı ve tıbbın bilgilendirme zorunluluğu" arasındaki ince çizgideler.
Başbakanlık Müsteşarı Şağar’ın gösterdiği duyarlılığa teşekkür ederim. Bürokrasiye örnek olmalı.
Devletin zirveleri raporu istettiler mi?
Ayrıca... Bilme hakkı, ulusun yüksek yayarları gereği toplumundur da.
Çocuklarının, torunlarının kaderini, kendi ödedikleri verginin vatandaş yetkisini, kimseye çiğnetmesinler.
Bülent Ecevit’in sağlık sorunu artık, devletin, ulusun, gençlerin, bebeklerin de sorununa dönüşmüştür.
Kaldı ki...
Bu konuda sadece - değerleri tartışma dışı - Başkent Üniversitesi Hastanesi de tek başına "referans" olamaz.
Ecevit bu ülkenin Başbakanı.
Görevini sürdürmesi de, görevini bırakmak zorunluluğu da onun kişiliğini çok aşan ve Türkiye’yi bütünüyle sarsacak ciddi sancılar süreci.
O halde GATA ve konunun uzmanı diğer hekimlerle bir "konsültasyon" grubu oluşturulmalı.
Onların Ecevit’i birlikte incelemeleri sonunda verecekleri "sağlık raporu" çok daha etkin olur. Belirsizlikten kaynaklanan ekonomideki olumsuz gidiş, inandırıcılığı nedeniyle bir süre fren etkisi yapabilir.
Ancak...
Seçim sonrası için kaygılar gene de sürecektir.
Ecevitler’in, Ecevit’siz süreç için seçim sonrasını da güvenilir hale getirecek formül üretmeleri, bir çekilme takvimi uygulamaları gerekir.
Ama bu formül "meçhul meşhurlar" olamaz.
Hadi açık söyleyelim... Kolektif akıl "Cem" diyor.
Kırıkkanat’ın söylemiyle, firavunların ölümünde, yakınları da onlarla beraber gömülürmüş.
Kolektif aklın sesine kulak verilmezse DSP ile birlikte DSP’nin bütün milletvekilleri de ilk seçimde gömülecek.
Bunu görmüyorlar mı?
O zamana kadar Türkiye ekonomisi de gömülmez inşallah.
Dün gene ciddi bir ortamda dinledim. Aynen yansıtıyorum:
"Ecevit’in omurundaki ezilmenin, lokal anestezi ve özel bir madde şırınga edilerek tedavi edilme olasılığı var.
Başkent Üniversitesi Hastanesi’nden, bu konuda uzman olan İstanbul’da bir hekime başvurulur.
Hekim olumlu yanıt verir.
Ama aradan zaman geçer. Önerinin arkası gelmez.
Daha sonra, İstanbul’daki hekim, bu müdahaleyi incelemek ve öğrenmek, gerekiyorsa Ecevit’e uygulamak üzere Başkent Üniversitesi’nden genç bir hekimin yurtdışına gönderildiğini hayretle öğrenir.
Neden?
Ecevit’in bakımı için bütün prestiji kendine saklamak mı?"
Ecevit’in hekimi Zileli’yi - ona ve görev yaptığı kuruma bu iddiayı hiç yakıştırmamakla beraber - konunun duyarlılığı nedeniyle aradım... Erişemedim.
Ancak dinlediklerim doğruysa, Ecevit ve Türkiye "tıp" değil "başka özel nedenlerle" acı çekiyor olabilir.
Üstelik, omur ezikliği, ayakta durmak ve fazla yük, siniri tahrip edebilir. Geri döndürülemez sonuçlar oluşabilir. Zaten o nedenlerle doktorlarının uyarılarını ve Ecevit’in açıklama yapmak zorunda kalışını Serpil Çevikcan bugün anlatmakta.
Dün bu köşede yazdıklarımı Müsteşar Ahmet Şağar’ın doğruladığını yazının başında belirttim.
Bugün yansıttığım omur sorunu ve "uzatmalar" iddiasının doğruluğu veya yanlışlığını açıklamak Başkent Üniversitesi Hastanesi’ne ait.
Dileriz ki yanlış olsun.
Yoksa vebali ağırdır.