MERHUM Vehbi Koç’la Yeniköy’de yakın komşuyduk.
Evlerimiz arasındaki mesafe yürümeyle birkaç dakikaydı.
Türkiye’nin en karanlık yıllarında bazı geceler eşimle birlikte yemeğe çağırırdı.
Herkesin evlerine kapandığı, burunlarını bile dışarı çıkarmadığı o terör rüzgârının Azrail gibi dolaştığı gecelerde ürkek adımlarla gider ve dönerdik.
Vehbi Bey bana gazeteci olarak izlenimlerimi sorardı.
Kanla lekelenmiş kara haberler ve analizler sunardım.
En gergin günlerinde bile 5’ten 1 fazlasına bile çıkarmadığı sigarasını parmakları arasında yumuşatarak dinlerdi.
Çok üzülürdü.
“Vatanımız varsa biz de varız”söylemini tekrarlardı.
Ve...
Noktayı şöyle koyardı:
“Türkiye ne zorluklar gördü, hepsini aştı. Bunu da aşacak. Neden dersen, hacı amcanın (kendinden zaman zaman böyle söz ederdi) içinden böyle geliyor.”
........................
Vehbi Bey’in kaybı çok büyük boşluktur.
Ancak...
Bazı söylemleri bana “zihnime kazınmış rehber” gibidir.
Referanstır.
Tıpkı “Türkiye bunu da aşar” söylemi gibi.
........................
Milli Futbol Takımımızın İzlanda karşısındaki galibiyeti bana bunları düşündürdü.
“Mucizeye”inanıyorsanız tam bir “mucize...”
4 kez düşeş atmak gibi bir durum.
Türkiye’nin “Play Off”a girmeden doğrudan Fransa’ya finallere gitmesi için 4 düşeş gerekiyordu.
1- Çek Cumhuriyeti Hollanda’yı yenmeliydi.
2- Kazakistan, Letonya’yı kendi evinde devirmeliydi.
3- İspanya Ukrayna’yı yenmeliydi.
Bunların hepsi 24 saatte gerçekleşti.
Özellikle İspanya’nın galibiyeti çok önemlidir.
Çünkü...
Türkiye İzlanda’yı yense bile, eğer Ukrayna İspanya’ya mağlup olmasaydı“en iyi üç” durumuyla Fransa’ya gidecekti.
Bütün bunlar Türkiye’nin dışında, Fatih Terim ve bizim çocukların performanslarının ötesinde“düşeşler.”
Zarları biz atmadık.
4- Ve nihayet Türk Milli Takımı’nın grubun birincisi İzlanda’yı alnının teri, bileğinin hakkıyla yenmesi...
Hem de öyle tartışmalı ya da tesadüf golle değil.
Selçuk’un tam jeneriklik serbest vuruşunun topu çataldan ağlarla buluşturması dört dörtlüktü.
En iyi“düşeşti.”
Maç neredeyse bitiyor ve kader vuruşunu yapacak olan Selçuk kendinden nasıl da emin ve topa trigonometrik açıyla vuracağına odaklıydı.
Çek maçındaki penaltısı gibi bu serbest vuruşu da mucizenin renklerinden başat olanıydı.
İçindeki volkan vururken hissedilmiyordu ama Arda’yla yumak oluşturarak yeşil çimlerdeki yuvarlanışları enerjinin patlamasıydı.
........................
Yazının başına dönelim.
Türkiye’nin üzerinde meleklerin kanatlarını hissedenlerdenim.
Şu son “mucize” bile bunun kanıtı.
Her şeyin alacakaranlığa kaydığı, geleceğin ufkunun karardığı şu günlerde Fatih Terim ve aslanları Türkiye’nin ortak ruhunu yeniden hissettiren / hatırlatan hatta dayatan, yüreklerimizi ısıtan, kolektif duygularla birbirimize yakınlaştıran “mucizeye” imza atmışlardır.
Tam zamanında...
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025