Güneri CIVAOĞLU
İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu "bundan böyle, Cuma namazları sonrası yapılan gösterilere polisin kesin ve kararlı müdahalede bulunacağını" söylüyor.(1)
Gerekçesi:
"8 yıl kesintisiz temel eğitim yasasını önlemek için, daha önceki gösteriler, demokratik bir tepkiydi. Protesto yoluyla, demokratik baskı grubu olarak göstericiler, yasanın çıkmasını engellemek istiyorlardı. Amaçları nedeniyle hoşgörü gösterilmişti.
Ancak...
Yasa çıkmıştır.
Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir.
Artık, 8 yıllık kesintisiz temel eğitim yasasının çıkmasını engellemek gibi bir demokratik tepki ve baskı hakkının kullanılması söz konusu değildir.
Zaten...
Atılan sloganlar da, imam hatiplerin kapatılmasına karşı tavırları değil, daha büyük ve sakıncalı boyutlara tırmanışı sergiliyor.
Cami cemaatleri, Cuma namazı sonraları sokaklara, meydanlara akarak anayasal düzeni, laisizmi, demokrasiyi, medyayı ve silahlı kuvvetleri hedef alıyorlar.
Bundan böyle, izinsiz bu çeşit tüm gösteriler, polisin etkin ve kesin müdahelesiyle dağıtılacaktır.
Sorumlular hakkında yasal soruşturma açılacaktır."
Gerçekten, Cuma namazlarından sonra, cami cemaatlerinin sokaklara ve meydanlara çıkarak siyasi gösterilere geçmesi, düşündürücüdür.
Görülüyor ki; aslında,
"8 yıl" bir
gerekçe değil,
bahanedir.
Çünkü... Atılan sloganlar, içişleri bakanının da belirttiği gibi, demokrasiye, anayasal düzene, laisizme, medyaya, hükümete ve silahlı kuvvetlere dönüktür.
İşte birkaçı:
"Kuran'a kalkan eller kırılır.
İslami hareket engellenemez.
Hükümet kukla, MGK cunta.
Yaşasın şeriat.
Kahrolsun laik diktatörlük."
Bunların hangisi
8 yıl kesintisiz temel eğitimle ilgili?
Siyasetin koyusu, cami avlusuna ve cami cemaatine taşınmış.
İnançlar üzerinde ağır tahrik var.
8 yıl kesintisiz eğitim bahanesinin ötesinde, yapılan,
İran'ın sokaklarda patlayan
İslami devrim provalarıdır.
Sayıları kasıtlı olarak az tutulmuş, abartılmamış
cami cemaati gösterileriyle kamuoyunda, bu görüntülere
alışkanlık yaratmak isteniyor.
Alışkanlık, bağışıklığa dönüştüğünde, üçüncü dönem
dokunulmazlık olacaktır.
İslam'ın yüce söylemlerini haykıran, ellerinde
Kuran ayetleri ile
alışkanlık, bağışıklık ve
dokunulmazlık dönemlerinden geçmiş bir kitle,
saldırganlık aşamasına varacaktır.
O zaman, şimdiki küçük gruplar,
İran'daki gibi, birden selleşebilir.
Sonuç almaya yönelir.
Nitekim, daha şimdiden Cuma namazları sonrası yapılan gösterilerin yanısıra, pazar namazlarından sonra,
Eyüp Camii çıkışında gösteriler de başlamış bulunuyor.
Bunu, diğer günler izleyebilir.
Tabii...
Meydan, boş kalırsa.
İçişleri bakanının uyarısı ve
"artık müsamaha yok" sözü
Cuma provalarının sürmeyeceği yolunda bir işarettir.
Başesgioğlu, yasal mücadele yolunun
Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası olacağını söylüyor.
Başesgioğlu'nun satır aralarında okunabilen bir mesajının adresi de
RP...
"Cami cemaatine tahriklerde bulunarak bazı siyasi partiler, yanlış yoldalar.
Kendi aleyhlerine olur."
Yani...
Mesaj şu:
"Zaten Anayasa Mahkemesi'nde partiniz için kapatma istemiyle açılmış dava var.
Eğer siyaset için din sömürüsüne ve laikliğe karşı söylemler ve tahriklerle cami cemaati üzerinde oynamayı sürdürürseniz... halkı sokaklara dökerseniz... pişman olursunuz!"
RP'nin,
İran İslam Devrimi provaları yapacak kadar hayal içinde olacağını sanmam. Meydanın boş olmadığını bilirler.
RP'nin hedefi, safları sıkıştırmak, cami cemaatlerini sokağa dökerek muhalefeti diri tutmaktır.
Seçimlere tansiyonu yükselterek girmektir.
Büyük taraftar yığınlarının görüntüsünü oluşturarak,
Anayasa Mahkemesi'nin kapatma kararı vermesini önleyecek gözdağıdır.
Ama...
Hiç kuşku yok ki;
RP'nin karargahında hava bu olsa da, cami cemaatlerinin bulanık sularında balık avlamak isteyen şaşkınların sayısı hiç de az değildir.
Onlar, arkasında
RP olduğu için karbonat serpilmişçesine kabaran kalabalıkların, kendi macera hedeflerine saptırılması hesabındadırlar.
Profesör Doktor Nur Serter'in
DİNDE SİYASAL İSLAM TEKELİ adlı kitabı yaşadığımız bu ilginç günlerde mutlaka okunmalıdır.
Kitaptan şu satırların altını çizeyim:
"Türkiye'deki huzursuzluk, geleceği geçmişte aramaktan kaynaklanıyor.
Köktendinci zihniyet, günün koşullarını asr - ı Saadet'e uydurma gayreti içinde.... İslamcılar soruyor:
- Peygamberimiz olsaydı, ne yapardı?
Peygamberimizin sünneti ile cevap bulunamayan sorulara, birileri kendilerini peygamber yerine koyarak cevap üretmeye çalışıyorlar. Bu cevap, Türkiye'yi asırlarca geriye götürüyor."
.........
(1)
Başesgioğlu'yla söyleşi:
Kanal D Ana Haber. Konuşan
Emin Varol.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr