Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Brezilya’nın en büyük medya grubu Globo, bütün ticari şirketlerini, fabrikalarını, banka iştiraklerini satmış. Sadece ve sadece medya alanında kalmış.
Sonuç...
Globo gazetesi, Brezilya’nın adeta simgesi. Satışı, ilan girdileriyle rakipsiz lider.
Grubun Rede Globo adlı televizyonu da öyle. Dinlenme payı ve ilan gelirleriyle pazarın yarısına sahip.
Neden?
Akşam haberlerinin Genel Yayın Yönetmeni ve sunucusu Willian Bonner şöyle yanıtladı:
"Elbette işimizi iyi yapmakta oluşumuz başlıca neden. Fakat, toplumun bize olan güveni de önemli etken. Medya dışındaki bütün işlerini bırakmış olması, grubumuza büyük inanırlık sağladı. Yayımlarımızda ticari ilişkilerimizi kollamak gibi bir amaç olmadığını halk biliyor. Bizi tercih ediyor."

Aslında Avrupa, ABD, Avustralyalı medya patronlarının yan işleri vardır.
Ticari, sanayi ve finansal alanlarda da faaliyet gösterirler.
Örneğin, Le Figaro, The Times, Washington Post...
Yönetim kurullarında uçak sanayiinden tutunuz, kozmetik devlerine kadar sermaye temsil edilir.
Ama yazı işlerini, ticari çıkarları için kullanmaya kalkışmak akıllarından bile geçemez. Demokrasi, gazetecilik gelenekleri ve toplum bilinci buna geçit vermez.
Sorun, galiba, sermaye - gazete beraberliğinden çok, bunun, azgelişmiş ülkelerde yozlaşma riski.
Demokrasileri köksüz, gazetecilik gelenekleri henüz yeterince gelişmemiş, toplum tepkileri az gelişme sürecindeki ülkelerde, sermayenin, ciddi direnişle karşılaşmadan ticari amaçlar için yazı işlerine müdahale olanağı daha fazla.
Bu durum, medyaya el atmayı ve kullanmayı - gri - sermaye için çekici hale getiriyor.
Zarar etmeye aldırmaksızın gazete, TV alınıyor. Biliniyor ki, bu güç devleti yönetenlere, bürokrasiye, rakiplere karşı kullanılarak, zararın çok daha fazlası kazanılabilir.
Bu görüntüler, medyada prestij ve etkinlik aşınımına neden olmakta.

Globo, "sadece medya" derken, işte böyle bir "sarmalödan dışarı çıkmıştır.
İlginç bir deneme.
Türkiye’de bu, olamaz mı?
Avrupa, ABD ve Avustralya modeli madalyonun bir yüzüyle Türkiye için de geçerlidir.
Diğer alanlarda girişimler ve oluşacak yeni kaynaklarla medyanın mali yapısı kuvvetli olursa, yayınlarında da siyasi iktidarlar, özel kesim devleri etkili olamaz...
Ama, ABD, Avustralya, Avrupa modellerinden farklı olarak sermayenin medyaya, "onu kullanmak" amacıyla el atma örnekleri ise madalyonun diğer yüzündeki gerçek.
O nedenle "medyadaki sermaye, medya dışındaki alanlarda iş yapmasın mı acaba?" gibi söylemler dile getirilmekte.
Ancak... Şöyle kuşkular da var.
1- Bu ilke hiç kaçamak olmaksızın yüzde yüz uygulanırsa acaba kaçı ayakta kalır?
İşte o zaman tekel manzarası - gerçekten - oluşmaz mı?
2- "Medya patronları, medya dışında iş yapamazlar" diye kanun çıksa, bunun da kaçamağı yok mu? Kimileri sahip oldukları gazetelere, TV’lere göstermelik isimler koyabilirler. Kendi isimleriyle ticareti sürdürebilirler. Yani kanun bile medyanın ticari amaçla kullanılmasında yetersiz kalabilir.
3- Sadece tek bir grup medya dışındaki işlerden çekilse bu kez yıkıcı bir haksız rekabetle karşı karşıya kalmaz mı? Diğerleri medya dışı işlerden ek kaynak yaratabilirler. Üstelik, devamlı zararda oldukları için vergi bile vermezler.

Ancak... Globo örneği başka bir pencere açtı. ARİA’nın "iletişim konsepti" bağlamında düzenlediği Brezilya gezisinde bir grup Türk gazetecisi Rede Globo TV’sini gezdik. Ana haberleri sunan Willian Bonner ve halklar ilişkiler başkanını dinledik.
Meslektaşlarla söyleştik.
Toplumun onlara ve yayınlarına saygısının esenliği içindeydiler.
Grubun yayınları gibi, hesapları da gökkuşağı gibiydi.
Rakiplerinin ulaşamayacakları yükseklikte ve pırıl pırıl...
Bu gezide başka ilginç konuşma ve toplantı izlenimlerimiz de oldu.
Örneğin... Brezilya Merkez Bankası eski Başkanı Carlos Geraldo Langoni’nin mercekleriyle Brezilya ve Türkiye’yi dinledik.
Yazacağım...