İzliyorum...Yerde yatan bir kadın gösterici...Bir polis koşarak yaklaşıyor, eğilip copu indiriyor ona, diğer kaçan kadınların ardından koşmayı sürdürüyor.Sonra bir başka polis...O da koşarak geliyor ama yerde yatan kadının üzerinden atlayarak koşmaya devam ediyor.Oysa onun da elinde cop var.İstese yerdeki kadına, bir önceki polis gibi vurabilir.Yerde başka kadınların ve kimileri copla vurup sonra koşmaya devam eden, kimileri de yerdeki kadının üzerinden atlayarak koşan polis görüntüleri, döne döne geliyor ekrana.Çok bilinmeyenli denklemlerin çözümü, "bilinmeyenleri azaltarak tek bilinmeyene indirgemektir."Burada değişmeyen şey, polis şiddetine maruz kalmış, yerde ve savunmasız kadın.Değişen ise polis görüntüsü...Bazıları yerdeki kadına vuruyor, bazıları üzerinden atlayıp gidiyor.Neden? Beyazıt Meydanında Kadınlar Günü görüntüleri, TVlerde tekrar tekrar yansıtılıyor. İstanbul Emniyetinin üst yöneticilerinden biri, dün sabah bu köşede yayımlanan yazım için telefon etti... New York modelinin uygulanması bağlamında çalışmaları yansıttığım için emniyet camiası adına teşekkür etti.Ve yazının sonlarına sıkışmış bir cümleyi konuşmamıza taşıdı:"Birinci sınıf işler, ancak birinci sınıf adamlarla üretilir..."Ve sordu:"Sizin grupta 12 bin çalışan var, İstanbul Emniyetinde 30 bin... İstanbul Emniyetini de bir holding gibi görün. Sizdeki insan kaynakları bölümünü ve bizdekini... Sizde çalışanların tatmin düzeyini, bizdekini karşılaştırın..."...........Sadece polis değil, Türkiyenin bütün devlet kurumlarında memur profili -genellikle- çağın hayli gerisinde.Özel kesimde ya da bireysel girişimde kendilerinde şans görmeyenler, devlet memuriyetini seçiyorlar.Elbette idealistler yok değil...Ama çok az.Diğerleri devlete kapılanıyor.Vasat altı bir eğitim ve kültür... Ataerkil davranış kalıpları... "Ben devletim" babalanması.Kişisel boy ölçüsü yetmedikçe "devletin dev aynasında hormonlanmış görüntüler" yansıtarak karşısındakini sindirmeye kalkışmak.Siyasetçiysen... "Sen benim kim olduğumu biliyor musun" gözdağı...Bununla başlayarak küçücük dağların zirvelerinden aşağı yamaçlara kadar kademe kademe bürokrasinin kasılma spazmları............Son Kadınlar Günü gösterisinde yaşananlar, bu senaryonun sadece sıradan uygulamalarından biri.Böyle görüntüler kaç kez kameralara alındı... yayınlandı.Haşmetlilerin kılları kıpırdamadı."Gazetelerin bir gün önceki manşetini kim hatırlıyor ki... Bu da unutulur 24 saatte" kafasıyla halı altına süpürüldü...........Ancak artık oyunun seyircileri farklı.Eleştirmen localarında AB de var.Keşke onların baskısıyla olmasaydı ama onlar var olduğu için medyanın yansıttığı görüntüler, artık ses getiriyor.İktidarları hizaya gelmeye zorluyor. Bürokrasi ağalarının kaba etlerine çivi batırıyor.............Ve canlar yanınca...Medya "ihbarcı" ilan ediliyor.Kanka gazetecilere sızdırdığınız haberler yayımlandığında, medya ihbarcı olmuyor ama şimdi ihbarcı!..............Kadınlar Gününde, yerde yatan kadınlar var.Onları döven polisler ve bu çirkinliğe bulaşmayan "uygar" polisler var.Öte yandan...Bu görüntüleri yansıtan medya var.Yansıtmayan ve olayları atlayan medya da var................Gazetecilik için "birinci sınıf iş, birinci sınıf adam" kuralı geçerli değil sanılmasın................Olayda, polis tek başına... Kararı artık kendi kültürü, aklı, refleksi, insani ve demokratik donanımı ile verecek. Emir falan yok...Siyasetçi, gazeteci, AB troykası mensubu, AP parlamenteri de kendi tavrıyla kendi gradosunu ortaya koyuyor. g.civaoglu@milliyet.com.tr Kaçıncı sınıf?