Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Eksi 20 derece... Ciğerlerim sökülürcesine öksürüyorum. Burnum şakır şakır akıyor. Derime sanki binlerce iğne batıyor.
Otel doktorunun verdiği ilaçlar, şurup, damla... Hiçbirinden deva yok. İşte "harika" formül bu umutsuz halimde yetişti imdada.
Küçük kadeh içine sek votka... Üzerine bol karabiber. Gri renk alıncaya kadar karıştırıp içtim.
"Yetmez" dediler Rusya uzmanı arkadaşlarım.
Bir tane daha...
Onlara göre en az 4 - 5 küçük kadeh gerekiyormuş.
Dediklerini yaptım.
Gözlerimden yaş boşandı. Midem alev alev yandı. Ama sonuç aldım.
15 - 20 dakika sonra artık burnum akmıyordu.
Öksürmüyordum.
Bazı Rus yazarları kitaplarında bu formülü anlatmışlardır. İşitmiştim de...
Fakat ilk kez denemiş oldum.
Gece güzel bir uyku.
Sabah kalktım.
Hayret o müthiş nezle ve öksürük yok.
Gene de banyo sonrası öksürük ilk salvosunu yaptı. Hemen otel odamın buzdolabındaki küçük votka şişelerinden birini kadehe boşalttım. Gri oluncaya kadar karabiber... Bir nefeste bitirdim.

Şu satırları İstanbul’a uçarken yazıyorum. Uçakta bir kadeh daha bol karabiberli votka içtim.
İyiyim.
Ancak hosteslerden biri, kadehimde kalan karabiberleri galiba yanlış algıladı. "Yoksa size kirli kadeh mi verdik. Değiştireyim" dedi.
İzah ettim. Gülüştük.
Dünyanın bu en ucuz ve en etkin soğuk algınlığı ilacını öneririm.
Fakat, gene de prospektüsünüz olayım ve uyarayım:
"Doktorunuza danışmadan kullanmayın."

Moskova’nın beyaz geceleri "peri masalları klibi" gibi.
Her gidişimde bu kente tutkum daha derinleşiyor. Artık "akut" hale dönüşmekte.
Kremlin duvarlarının ardı. Müzeler bütün sanat yazılarında defalarca anlatıldı. Tekrarı gereksiz. Moskova yaşamının içinden birkaç nispeten yenilik yansıtayım.
Örneğin Puşkin Kafe.
Daha önce küçücük bir yerdi. Gilbert Becaud’nun sesinden öğrenmiştim o kafenin varlığını. Moskova’nın en lezzetli sıcak çikolatasının orada sunulduğunu...
3 yıl önce yenilenmiş. Büyülü bir güzellik yaratılmış. Eski bir eczane ve kütüphane birleştirilmiş, eski ahşap kitaplıklar arasında "dostluk ve damak tadı mabedi" oluşmuş.
Yüz yıllık asansör...
Kullanmaya kıyamayacağınız çini tuvaletler.
Yemek ve içki servisi... Çok hafif müzik...
Puşkin daha önce kendi adını taşıyan ilk kafeye hiç gitmemiş. O kafe adını, bulunduğu Puşkin Meydanı’ndan alıyormuş. Bu yeni mekân da öyle...

Rusya’ya her gelişimde olduğu gibi gene tarihi Nasyonel Otel’in 2. Kat keyfini yaptım. Kızıl Meydan’ı ve gerçek yakutun laboratuvarlarda özel işlemlerle büyütüldüğü 3 metre yüksekliğindeki kızıl yıldızları en iyi gören masa...
Kızıl Meydan’da Lenin Mozolesi ile karşı karşıya olan Kiraz Kafe’yi yeni keşfettim. Benim gibi şanslıysanız, Rus sinemasının şöhretleriyle orada masa komşusu olursunuz.
Birkaç kadeh votkadan sonra laflarsınız bile.

Ve "7 Cuma" lokantası...
Ünlü Modacı Chanel’in Moskova’da erkek arkadaşıyla büyük aşk yaşadığı binada büyüleyici güzellik yaratılmış. 7 salon ve her salonda küçük, büyük, çok büyük yataklar. Kırmızı yatak örtüleri, kenarları dantelli bembeyaz kabarık yastıklar.
Votkayı fazla mı kaçırdınız, uzanın birine...
Başkalarına ayıp mı olur?
"Hayır, olmaz" diyorlar.
Çünkü her salona sadece dost grubu alınıyor.
Duvarlar, koridorlar, eski Rusya’dan fotoğraflar ve objelerle kaplanmış çıkış merdivenleri.
Rus çingenelerinden müzik.
Gerçek Rus yemekleri...
Ve votka... votka.
Şefin zaman zaman mutfaktan gelerek özel lezzetleri kendi eliyle sunması.
Nezleye karşı harika ilaç "karabiberli votkayı" da işte bu lokantada denedim. Hem de bayıla bayıla...
Bu ilaç burna damlalıkla değil, ağza kadehle veriliyor.
Rusya’daki kadim dostum Melih Yüzbaşıoğlu, can sıkıntısına hayat hakkı bırakmayan dostluğunun ötesinde, dehşetli gribi bile keyifli formülüyle iyi ediverdi.