Akçaabat yenilgisini geçiniz... Galatasaray, "nasıl kurtulur?" Asıl bu sorun önemli...
Düşününüz... Ayazağa'da Teknik Üniversite kampusünun bulunduğu yemyeşil ve görkemli geniş alanda bir Galatasaray Stadyumu... 100 bin kişilik. Yanında, 4 yeşil saha daha. Antrenmanlar, genç ve PAF takımları için dönüşümlü kullanılacak.
Galatasaray Spor Okulu, ortaokul ve lisesi, konaklama ve sosyal tesisleri, iki çok amaçlı salon... Açık ve kapalı yüzme havuzları, tenis kortları...
Lokantalar, barlar, Galatasaray mağazaları...
Çok katlı bir otopark
Bunların hepsi yapılır ve 18 delikli golf sahası da yeşillik olarak kalır.
Hayal mi?
Anlatayım.
1950'li son yıllar... Demokrat Parti dönemindeydi.
Liseden de Galatasaraylı unutulmaz Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, hükümetin Adnan Menderes'ten sonraki en güçlü adamı olarak, Galatasaray yöneticilerini Ankara'ya çağırır.
Onlara "Galatasaray'ın bir Avrupa Kulübü olmak için insani kaynaklara, moral değerlere sahip olduğunu... Ancak, altyapısını da bu düzeye çıkarması gerektiğini" anlatır.
Ve...
Yukarıdaki satırlarda yansıttığım ve şimdi, artık üzerinde İTÜ kampusünün bulunduğu Ayazağa'daki tüm - olası - G.S. tesisleri için kafasındaki projeyi anlatır.
Hayal güçlerini bile infilak ettirecek bir öneridir bu...
Zorlu, projenin finansmanını da söyler.
Galatasaray, böylece daha 50 yıl önce, 21. yüzyıla sıçramış olacaktır.
İTÜ, henüz orada olmadığı için, projenin gerçekleşmesine engel yoktur.
Ayrıca...
Menderes'in yakın akrabası, arkadaşı - dostu ve hükümetin ikinci adamı Zorlu istiyorsa, bu iş olur.
Yöneticiler, Zorlu'ya teşekkür ederler.
"Düşünüp kararımızı bildirelim" derler.
Sonuç...
Yönetim tarafından Zorlu'ya "Bu proje çok büyük geldi, bize Ali Sami Yen yeter" denir.
Sonraları bu cevabın yorumunu, olayın yakın tanıklarından dinledim.
"Tek neden, ufuksuzluk. Küçük düşünmek. Memur kafası..."
Galatasaraylı nezaketi gereği, Başkan'ın adını vermiyorum.
Ama... O dar ufuklu yönetim nedeniyle, Galatasaray, hem Türkiye'nin en görkemli, en çağdaş tesislerine sahip olmayı, 21. yüzyılı 50 yıl önceden yakalamayı ıskalamıştır... Hem de, şehir dışına Olimpiyat Stadı'na savrulmak zorunda kalmış, birkaç bin seyirciyle ikinci lig takımlarının ilgi skalasında görünmüştür.
....
G.S. Kongresi, büyük düşünenleri ve büyük projeler getirenleri istemelidir.
Birinci sınıf işleri, birinci sınıf adamlar yapabilir.
Galatasaray'ın en büyük varlıklarından biri Riva'daki arazilerdir.
Unutulmaz başkanlardan biri tarafından satın alınmış ve Galatasaray'a verilmiştir.
Öyle bir statüye bağlamıştır ki, onun izni olmadan, üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Sözgelişi - Sarı Kırmızı camiada uzak olasılık ama - ayranı kabaran bir yönetim, Riva'yı üç kuruş on paraya satamaz, kiralayamaz. Villa karşılığı müteahhide peşkeş çekilemez.
Neden böyle bir denetimli statü?
Çünkü, Galatasaray, hala çağdaş bir kurumsal yapıyı oluşturamadı.
Bir örnek...
Merhum Vehbi Koç'un son 30 yılının başlıca uğraşı konularından biri Koç Grubu'nun kurumlaşmasını kesin güvenceye almaktı.
Sonunda... Kale gibi güvenilir bir yapı oluşturdu.
Bakınız... Koç grubunda başkan 3. kuşaktan genç Mustafa Koç.
Grup, karlılık, yatırım, genişleme, yabancı ortaklık, diğer ülkelere açılma boyutlarıyla altın yılını yaşıyor.
Galatasaray, işte bunu yapabilmeli.
Bu kongre, kurumsallaşma projelerini tartışmalı.
Yeşil ışık yakmalı.
Eğer, Galatasaray gerçek bir kurum haline gelirse, kaynak da akar, sportif başarı da gelir, Ali Sami Yen de yeniden yapılır, - hatta biraz ruh olursa - geçici Olimpiyat Stadı bile dolar.
Bildiğim kadarıyla böyle bir proje de var.
Gene vurgulayayım. Büyük düşünmek gerek...