Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Türk futbolunun yeni sultanları muhteşem Beşiktaş'ı yürekten kutluyoruz. Dünya markası bayrağını Beşiktaş'a uzatan Galatasaray'a gelince... Galatasaray - Real Sociedad maçında...

Loca komşularımdan biri de Fatih Terim'in eşi Fulya Terim'di. Karşılaşmanın büyük bölümünü o arkadaki odacıkta, sahayı cam arkasından görerek izledi.
.....
Saygın bir politika gurusu, gazeteciliğimin ilk yıllarında şöyle demişti:
"Yaşamım boyunca hiç kimsenin hanımefendisine saygısızlık etmedim. Ailelere hep ihtimam (özen) gösterdim. Siyasete aileleri hiç bulaştırmadım."
O sözlerin titreşimi gazetecilik yıllarım boyunca hep kulaklarımda kalmıştır.
Belki, doğumla da örtüştüğü için, - hala kendime kızdığım bir ya da belki iki istisna dışında - o politika gurusu dostumun deyimiyle "kimsenin hanımefendisine, hiçbir hanıma saygısızlık yapmadım."
Fulya Terim için birkaç gözlem satırım da böyle olacaktır.

Maç başladı...
Birkaç dakika sonra, Tamas'a Nihat, öyle bir çalım attı ki... Omurları kayabilirdi. Tamas'ın bacak arasından geçirdiği topla yeniden buluşup Kovaçeviç'e "gol" hediye ediverdi. Golü bir kez de TV tekrarından izlemek için arkama döndüm.
Ve o sırada gözüm, yan locaya ilişti.
Fulya Terim, açık locadaki yerini bırakmış, içeriye geçmişti. Cam arkasından izliyordu sahayı.
Neden?
Aklıma önce, "uğur olsun diye" yanıtı geldi.
Kimileri kağıt oyunlarında yer değiştirir.. Maçlarda da bunu yapanlar olur.
Sonra, bazı ilginç görüntülerin tekrarı için arkadaki kapalı bölmeye, TV'ye baktıkça ve gözüm Fulya Terim'e iliştikçe gene "neden" sorusuna takıldım.
Başka yanıtlar da geldi kafama.
Örneğin.. Geriye giderek yedekler ve teknik adamlar kulübesi önündeki Fatih Terim'i görmeyeceği bir açı seçmiş olabilir. Onun sinirlendiği, duygu patlamaları yaptığı anlarda bazen taşıyamayacağı kadar üzülmesi doğal.
Ya da...
Erken gelen golle birkaç densizden, - olası - çirkin seslenişlerin kulaklarına gelmemesini istemiş olabilir.
Ama herhalde, Galatasaray'a bunca başarılar yaşatan, Galatasaray'ın bir dünya markası olmasına en büyük katkıyı veren, tüm Galatasaraylılara renkleriyle onur ve keyif sunan, Galatasaray'ın taraftar sayısının birkaç kez katlanmasına imza atan Fatih Terim'e, çıkış tüneli ağzında şişe atılacağını, bu alçaklığı yapacak bir Galatasaraylı olabileceğini aklından geçirmemiştir.
Çünkü...
Böyle bir meczup çıksa bile o şişe elinden çıkamaz, havalanamazdı. Galatasaraylılar, bileğini hareketsiz hale getirirlerdi. Ve sonrasında delinin bile aklını başına toplatacak şeyler olurdu. Asıl acı veren şey budur.
Galatasaray ruhu sadece sahada değil, tribünlerde de aşınmakta.

Galatasaray, önceki gece maçı alabilirdi de..
Hasan'ın gollük şutunun Hakan'dan dönmesi gibi şanssızlıklar olmasaydı... Mondragon gene bir "kabul günü"nü yaşatmasaydı..
Galatasaray galipti.
O zaman "neden PAF'a gönderilen ve Süper Lig kadrosunda bile yer verilmeyen Tamas, Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde forma giyiyor" tartışması da olmazdı.
Fatih Terim, öfkeyle basın toplantısını terk etmezdi. Ama, bir şeyler de halı altına süpürülmüş olurdu.
Gene de, Tamas, arkada bir birikim bulunmasaydı, önemli değil.
Sorun, Galatasaray'daki çok yönlü erozyon.
Galatasaray, iyi oynayamıyor.
Galatasaray, alıştırdığı heyecanı, keyfi vermiyor. Galatasaray, topa sert vuramıyor. Oyuncular, 18 dolaylarında bile ayaklarına gelen topu en yakındaki arkadaşına geçirip kurtulmak ister gibiler.
Galatasaray ikili mücadelede güçsüz, paslarında isabetsiz. Top kaybı çok.
Türkiye'nin dünya markası imajı silikleşiyor.
Galatasaray, bu gidişle stadını daha da tenhalaştırır. Toprak yolları, yorgun kirli beton suratı, tozlu, çiçeksiz, yeşilsiz alanları, bayraksız - müziksiz - ışıksız haliyle Olimpiyat Stadı, negatif elektrik yüklü.
Duygu adamı Fatih Terim bu duygu kara deliğini hissetmeli.