Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kocaeli, Adapazarı, Gölcük, Değirmendere, Yalova...
Anlatılacak çok şey var.
Ama asıl iki gerçeği gördüm.
"Yaşam" ve "Ölüm..."
Emre Yılmaz şöyle yazmış:
"İnsanlar ne garip!
Her maçın, ne yaparsak yapalım berabere biteceğini bildiğimiz halde, kazanmak için yırtınıyoruz.
Sonuç?
".........Kimse eşit doğmaz ama herkes eşit ölür."
Ölürken neler düşünürüz?
Örneğin...
Ümit Yaşar Oğuzcan herhalde gençlik yıllarında olmalı şöyle haykırıyor:
"ÖLÜMLÜ DÜNYA
Ben yaşamak istiyorum; gencim daha.
Söyleyecek çok şeylerim var.
İnsanlara ve Allah'a.
Ben yaşamak istiyorum; hayata doymadım henüz.
Birgün yarıda kalmış bir film gibi bitecek mi ömrümüz?"
Enkazların altından çıkan fidan gibi gencecik ama artık cansız olan bedenler, kısa yaşamlarının sonlarına geldiklerini sezdiklerinde belki de böyle sessiz çığlıklarla haykırıyorlardı.

Son ses, ilk söz

Nazım Hikmet de o "son anı" çok düşünmüş olmalı.
Pirayesine sesleniyor:
"Bir gün
Gün bittiği yere kar yağarken
Yahut
Bir gece,
Yahut
Bir öğle sıcağında,
Hangimiz ilk önce,
Nasıl?
ve nerede öleceğiz?
Nasıl?
ve ne olacak?
Ölenin son duyduğu ses,
son gördüğü renk,
Kalanın ilk hareketi
ilk sözü
İlk yediği yemek
Belki de birbirimizden uzakta öleceğiz.
Haber
Çığlıklarla gelecek,
Yahutta ima edecekler,
ve kalanı yalnız bırakıp gidecekler.
Ve kalan
karışacak kalabalığa."



Sessiz gemi

Yahya Kemal'in dizelerindeki "Meçhule Giden Sessiz Gemi"ler yani son yolculuğa çıkanlar ne olacak?
Onlar kalabalığa karışmayacaklar.
Ebedi bir yalnızlığa gömülecekler.
Ümit Yaşar Oğuzcan, "Ölülerin Gözyaşı" şiirinde o karanlık dünyayı anlatıyor:
"Ne yaparsınız toprağın altında?
Canınız sıkılmaz mı?
Öyle çırılçıplak üşümez misiniz?
Dünyada kalanları düşünmez misiniz?
.......Öpülmek istemez mi dudaklarınız, acı çektiğiniz zaman?
Bizim gibi ağlar mısınız?"
Herhalde şu son depremde yakınlarını kaybedenler hep bu soruları soruyorlardır kendi acılı dünyalarında.



Güller

Ben, toprağın altında bile olsalar, yakınlarımızın bizi hissettiklerini düşünürüm.
Örneğin...
Yan yana yatan anamın, babamın mezarlarına götürdüğüm gülleri, başlarını rahatsız etmemek için yüreklerinin üzerine koyarım.
Vücutlarına serpiştiririm.
Onları bütün güzellikleriyle hissederim.
Yunus Emre şöyle diyor:
"Soğulmuş ol kara gözler
Belirsiz olmuş ay yüzler
Kara toprağın altında
Gül deren elleri gördüm."
Kayıplarımızı hep yaşadıkları gibi güzel, toprağın altında gül deren eller olarak düşleyelim.
Nur içinde yatsınlar.




Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr