Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


1987'nin Eylül ayı.
Hükümete IMF Başkanı'ndan bir mektup gelir.
Mektupta Türkiye ekonomisinin, 24 Ocak 1980'den başlayarak, aradan geçen süre içinde dikkat çekici bir başarı örneği verdiğine işaret edilmektedir.
IMF'ye göre Türkiye gelişme halindeki ülkelere model oluşturmuştur.
Demokrasi içinde ekonominin disipline alınabileceği, istikrara kavuşabileceği, dünyanın gelişmiş ekonomilerine sahip diğer ülkeleri gibi kredibilite kazanılabileceği Türkiye tarafından kanıtlanmıştır.
Bu başarı öyküsünün ekim ayında yapılacak IMF Genel Kurulu'nda anlatılması önerilmektedir.

Bir rüya gibi

Gerçekten 1986 enflasyonu yüzde 26'ya düşürülmüştür.
Kalkınma hızı, OECD ortalamasının hayli üstündedir.
Borç ödeme planı tam uygulanmıştır.
Türkiye devlet kurumları, işadamları ve bankalarıyla dünya finans piyasalarından istediği krediyi bulabilmektedir.
Hem de uzun vade ve düşük faizle...
Uluslararası bankalarla çatır çatır pazarlık yapılabilmektedir.
IMF, "bize artık ihtiyacınız kalmadı" saptamasını bildirmiştir.
1980 yılında IMF ile imzalanan ve iki yılda bir uzatılan anlaşma, artık gereksiz hale geldiği için yenilenmemiştir.
Döviz rezervlerimiz yüksektir.
Hedef, 2 yıl sonra enflasyonu yüzde 10'un altına çekmektir.

Erdem Washington'da

Başbakan merhum Özal, IMF'den gelen bu yazı üzerine yardımcısı Kaya Erdem ile birlikte karar verir.
IMF'deki konuşmayı Erdem yapacaktır.
Çünkü daha 1979 sonralarından itibaren, Özal bütün ekonomi operasyonlarını - 24 Ocak 1980 başta olmak üzere - Erdem ile birlikte gerçekleştirmiştir.
12 Eylül hükümetinden birlikte istifa etmişler, Antalya'daki yazlıkta ANAP'ı kurmayı konuşurken, ekonominin yeni aşamalarını da planlamışlardır.
Daha sonra ANAP iktidar olunca, Erdem, ekonominin dümenindedir.
Başbakan Yardımcısı'dır.
Ve Ekim 1987...
Kaya Erdem, IMF yıllık Genel Kurulu'nda konuşmaktadır.
Salonda dünyanın IMF üyesi bütün ülkelerinin ekonomiden sorumlu bakanları, hazine bakanları, Merkez Bankası bakanları, ciroları orta boy devletlerin GSMH'sini katlayan dev bankaların yöneticileri vardır.
Erdem'in konuşması büyük ilgi ile karşılanır.
Bir alkış patlaması olur.
Türkiye, Ortadoğu'nun monarşilerine, despotluklarına, Afrika, G. Amerika, Asya kapalı rejimlerine model olarak gösterilecektir.
Türkiye'ye kapılar daha da açılmalıdır.
D. Almanya'ya karşı B. Almanya'nın... K. Kore'ye karşı G. Kore'nin, başta ABD olmak üzere, bütün gelişmiş ve zengin Batı ülkeleri katkıları gibi Türkiye de favori ülke olacaktır.
Bu kez de mollalara, despotlara, diktatörlüklere, krallıklara, şeyhliklere, ANAP sosyalizmi iddialarına, Türkiye'nin demokrasi içinde globalleşme ve serbest rekabet rejimi, ekonomik istikrar uygulaması örnek olacaktır.

Kabusa uyanmak

Bunlar rüya değil, gerçeklerdir.
O nedenle de, zaten Özal, 1987'ye kadar desteklendi.
1987'den sonrası ise hem ekonomide hem moral değerlerde bozulma, çürüme dönemidir.
Destekler geri alınmıştır.
Teknisyen Özal, 1987 referandumu sonrası, Demirel ve diğerlerinin siyasete dönüşüyle birlikte, politikacı Özal olmaya başlamıştır.
popülizme yönelmiştir.
Ekonominin kuralları uygulansaydı, enflasyon yüzde 10'un altına düşecekti ama o siyasetin kurallarını uyguladı; açık bütçe, iç borçlanma, ağır dış borçlanmalara yöneldi.
Erdem'i ve diğer akıllı dostları çevresinden uzaklaştırdı.
- Birkaç istisna dışında - kerameti kendinden menkuller tarafından kuşatıldı.
Ekonomide operasyon isteyenlere aldırmadı bile...
Yani...
Daha 1989'a gelindiğinde dönülmez akşamın ufkundaydık.
Bugünler sürpriz değil.
Daha sonra iktidara gelenler mi?
Onlar daha güneş batmadan Türkiye'yi karartan güneş tutulmalarıydı.
Ama umutsuz olmayalım.
Her geceyi bir sabah izler.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr