Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün AKP+MHP'nin Meclis'teki oyları, Anayasa'yı değiştirmeye fazlasıyla yeterli.Anayasa Mahkemesi'nin kararının ne olacağı da belirsiz bir süreç.Bu sorun, Türkiye'yi geriyor. Sosyal bir deprem, büyük bir fay kırılması kaygıları yoğunlaşmakta.Gelinen nokta artık, yükseköğretimde başörtüsü sorununu aşmış, çok daha büyük çaplı kaygılara dönüşmüştür, "Bunu ortaöğretim ve ilköğretimde örtünme de izleyecek mi?..Kamu hizmetinde de başı örtülü öğretmen, öğretim üyesi, doktor, savcı, hâkim, vali, kaymakam ve bürokrata mı gelecek sıra?.."Kimse "paranoya" içinde değil. Bu kaygılar yerindedir.Üniversitedeki başını örtüyorsa, ergenlik çağını aşmış, ortaöğretimdeki genç kızlar için de örtünme istekleri gündeme sel gibi akacaktır.Dahası... "Bu genç kızlar, hukuku, tıbbı, iktisatı, siyasal bilgileri, eğitim fakültelerini evlerine dönüp bulaşık yıkamak için mi bitirdiler? Onlar da başı açık kardeşleriyle eşit haklara sahip olmalıdır. Kamuda görev alabilmelidir" denecektir. Böylece "kamuda hizmet veren ve hizmet alan ayrımını oluşturan çizgi de tebeşirle çekilmişçesine silinecektir."O kaygılar nedeniyle insanlarımız, kurumlarımız karşı karşıya gelmekte.Bu ciddi bir kutuplaşmadır, kırılmadır. Başbakan Erdoğan gerçi "başörtüsüyle ilgili düzenlemenin sadece üniversitelerle sınırlı olduğunu" söylemiştir ama sözler tıpkı daha öncekiler gibi uçar... Unutulur. Bu durumda Başbakan Erdoğan'ın ve onun kurmaylarının sözel güvencelerinin yazılı hukukta sağlam güvenceye dönüşmesi gerekir. Soru işaretleriyle oluşan karabasan, insanlarımız üzerinden kaldırılmalıdır.Nasıl bir yazılı hukuk güvencesi? Bilemiyorum. Bunu üretmek, sorunu gündeme taşıyanların görevi.Öte yandan... Daha 3 cümleciği bile doğru dürüst yazamayan, Anayasa ve yasaları neredeyse "resimli Anayasa veya resimli YÖK Yasası" haline getirecek fotoğraflı, şemalı şaka gibi hükümleri tartışanlar, bunu yapabilirler mi kuşkuluyum.Fakat... Konu, ciddidir ve çok duyarlıdır. Yükseköğretimde başörtüsü yolu öyle görünüyor ki, şu ya da bu şekilde açılacak. Zeynep Tanbay ve dansçılarını Cemal Reşit Rey Salonu'nu dolduran izleyiciler ayakta alkışlıyorlar.Fazıl Say'ın piyanosu ve dansçıların sahnedeki modern dansla yorumlanan Igor Stravinsky'nin Bahar Ayini, aslında skandaldan alkışa bir yolculuktur.İlk kez 29 Mayıs 1913'te Paris'in Champs Elysees Tiyatrosu'nda ıslıklarla protesto edilmişti. izleyiciler sahneye domates ve yumurta fırlatmışlardı.Daha da doğrusu, ilk kez modern dans gösterisi yapılacaktı... Eleştirmenler bu girişimi yerin dibine batırmışlardı.O uçuşan etekler, parmak uçlarında melekler gibi süzülen balerinler, baletler yerine, çıplak ayakla yapılan ve düzensizliği düzen olarak sunan bu yeni icat da neydi ki?..Salona yumurtalar, domateslerle hazırlıklı geldiler.Ve bu cephaneyi hiç esirgemeden sahnedekilere fırlattılar.Bakın... Aradan 100 yıla yakın zaman geçti, aynı müzik, aynı dans ve yorum ayakta alkışlanıyor. YUMURTA VE ALKIŞ Modern dans uzun süredir sevilen, saygı duyulan bir tarz, bir yorum...Ülkemizde bu dansın simgesi Zeynep Tanbay'dır.Kendi dans grubunu oluşturdu. Böyle güzel gösteriler sunuyor.Ayrıca, Zeynep Tanbay'ın kişisel dans şöleninin de altını çizmeliyiz.Zamanla bir şeyler yitirmek yerine, daha da zenginleşiyor Tanbay...Bahar Ayini için Fazıl Say da bir sürpriz yaptı.Piyanosu marifetliydi. Özel olarak Almanya'dan gelmiş.Bilgisayar donanımıyla daha önce çalınmış bir parçayı hafızasına kaydediyor. Konser sırasında çalmaya başlıyor.Fazıl da Bahar Ayini'nde önce 4 elin ikisini çalmış, piyanonun hafızasına kaydetmiş. Tanbay ve grubunun performansında da diğer 2 eli canlı çalıyordu. 4 elle çalınan bir dinleti oluyordu.Fazıl'dan gene bir farklılık... gunericivaoglu@milliyet.com.tr