Yılmaz - Baykal görüşmesinin yankıları sürüyor.
Bir değerlendirme FP'den...
FP'ye göre "Yılmaz ve Baykal, içerde başka şey konuştular. Dışarda başka açıklama yaptılar. Nisan 1999'da seçim, bir aldatmacadan ibaret. Asıl niyetleri, bu sonbaharda - baskın - seçim yapmak... Şimdilik bu niyetlerini gizlemeye çalışıyorlar."
İlginç bir yaklaşım.
Peki...
Bir istihbarat mı var?
FP Genel Başkanı Recai Kutan ve FP'nin üst düzey yöneticilerine göre; "istihbarat yok."
Ancak...
Kendi aralarında yaptıkları bir değerlendirme yapmışlar.
Şöyle düşünüyorlar:
"- İlkbaharda seçim, iktidarlar için en kötü zamandır. Kış aylarının bütün olumsuz etkileri, yüksek yakıt parası, tarım kesiminde tükenen tasarruflar üst üste gelir. Psikolojik olumsuz birikim, seçim sandıklarında iktidar partilerinin aleyhine olur.
- İrticayla Mücadele Yasaları, şöyle ya da böyle zamana yayıldı. Meclis kapanmanın eşiğinde. İktidar ve özellikle Anavatan, muhafazakar kesimde kendisini yıpratabilecek bu tür yasaları teğet geçerek, sonbaharda seçime gitmeyi tercih eder.
Haziran sonunda Meclis kapanırsa, artık kimse ondan, sonbaharda bu yasaların çıkması beklentisine girmez.
Üstelik...
YÖK, sonbaharda, türbanlı ve başörtülü öğrencileri üniversiteden içeriye almama kararı verdi.
Sonbaharda bu nedenle üniversiteler karışabilir.
Anavatan, bunu da göze alamaz.
- Bu yaz, kamu işçilerinin toplu sözleşme dönemleri. Haydi bu zorluğun aşılacağı düşünülsün. Memur sendikaları, küçük memurlar için yüzde 70, büyük memurlar için yüzde 50 zam istiyor. Verilmezse, memur eylemleri, hükümeti çok terletecektir.
- Önümüzdeki kış, özellikle doğalgaz yetersizliği nedeniyle çok sıkıntılı geçmeye aday.
- Olumlu yönlere gelince...
Bu yıl çok bereketli geçti. Ürün bol. Buğday verimi 20 milyon tonu da aşarak rekora gidiyor. Köylünün cebi para dolacak.
Diğer tarım ürünlerinde de yüksek fiyat verilerek, sonbaharda seçim, hükümet ortağı partilerin kırsal kesimde oylarını yükseltir.
Kentlerde ise zaten öndeler.
Ayrıca...
Yukarıda belirtildiği gibi, İrticayla Mücadele Yasaları ve YÖK'ün türban uygulamaları da siyasi fatura ödenmeksizin aşılmış olabilir."
İşte bütün bu nedenlerle, FP'ye göre, sonbaharda bir baskın seçim beklenmelidir.
Baykal, FP cephesindeki bu değerlendirmeleri "gerçekçi" bulmuyor.
Şöyle diyor:
"Milyonlarca kişi önünde bir açıklama yapıldı.
Yarın öbürgün o açıklamayı yazılı protokol halinde imzalayıp, kamuoyu önüne belge olarak sunacağız.
- Vazgeçtik - gibi bir ciddiyetsizlik, artık olmaz."
Başbaşa görüşmelerinden birkaç söylem de, bu yargıyı doğrulamakta.
Örneğin...
Baykal'ın şu sözleri:
"23 Nisan'da anlaşmıştık.
Sözlerinin arkasında durmadın.
Beni birbuçuk ay kamuoyu önünde yalnız bıraktın.
Artık...
Bu kez anlaşmadan - aynı heyecanı ve aynı güveni duyduğumu - söyleyemem.
En iyisi, gel anlaşma yapmaktan vazgeçelim.
Sen ne istiyorsun?
Çıkaracağın yasalara destek mi?
Hangi yasaları istiyorsan, getir.
Meclis'i kapatmayalım.
Temmuz ve Ağustos'ta da çalışalım.
Bütün bu yasalara CHP olarak destek verelim.
İstediğin kanunlar geçsin.
Sonra da, bırak biz muhalefetimizi yapalım."
Ya Yılmaz'ın cevabı:
"Deniz Baykal, bu önerinin alıcısı olmadı" diyor.
Yılmaz, "yok... yok... Anlaşalım. Bu anlaşmayı göreceksin tutacağız. Ortaklarımla anlaştım" cevabını veriyor.
Başbakan'la görüşmeden bir saat önce, - yardımcısı Mehmet Keçeciler'in sözlerinin, hiçbir etkisi olmayacağını - söylüyor.
Kısacası...
Yılmaz, Nisan 1999'a kadar yapılan siyaset takvimine, kendisi ısrarlı oluyor.
Ancak...
Meclis'in Temmuz ve Ağustos aylarında da açık kalması için öneriye sıcak bakmamış olması, düşündürücüdür.
Yoksa...
Baykal'ın "İrticayla Mücadele konusunda ciddi yasalar getireceklerini hiç sanmıyorum. Birkaç göstermelik yasayla yetinecekler. Sonra da Meclis tatile girecek" tahmini gerçekçi mi?
Fakat...
Bunun bir de sonbaharı var.
Sonbaharda bütçe hazırlığı ve zaten ocakta hükümeti bırakacak bir Başbakan'la fazla beklenti olmayabilir.
Anavatan penceresinden görünüş ise, kısa ve net:
"Ocak ayında iktidarı bırakıyoruz.
İlkbaharda seçim sandığına giderken, kara kışın karamsar psikolojisi, bize fatura edilmeyebilir.
Edilecekse de, buna artık rıza gösterdik.
Dönüş yok.
Yıl sonuna kadar enflasyonu yüzde 50'ye indiririz.
Tarım ürünleri nedeniyle kırsal kesime, işçi ve memur maaşlarıyla kentlere sıcak görünürüz.
Bizden sonrasının faturası yeni hükümetin olur."
Anlaşılan...
Türkiye'nin sorunları, üç ay süreyle cami avlusuna bırakılmış çocuk gibi sahipsiz kalacak.
Buna bir de, bu seçim yasasıyla gidilecek Genel Seçimlerin ortaya koyacağı bugünlerden farksız tabloyu ekleyiniz.
Ve nihayet...
- Ocak ayından sonra yokum - diyen Başbakan'ın ve bakanlarının, artık iktidar değil sadece şekilde varolan hükümet olduklarını düşününüz.
Hadi hayırlısı...
Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr