Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Ben, içeride sizin dışarıda olduğunuzdan daha fazla hürüm."
Ünlü bir yazar, bu sözü "dam altına" konan bir fikir adamı olarak söylemişti.
Gerçekten...
Hapishaneye konan bir yazar, bir filozof, bir siyasi lider için dört duvarın bir anlamı yoktur.
"Fikir, rutubet gibidir. Duvarları çürütür ve engel tanımaz, geçer."
Bu bağlamda...
İçeride fiziki özgürlükleri kısıtlanmış ama düşüncelerine zincir vurulamayan bir beyin, dışarıdaki ekonomik, sosyal koşullarla kişiliği teslim alınmış olanlardan çok daha özgür sayılabilir.
O dönemin hapishane koşulları çok farklıydı.
Çağımızda "ceza, tevkif ve ıslah evi" diye adlandırılan hapishaneler, o dönemde, kişilerin sağ çıkmalarının mucize sayıldığı birer zindandı.
Duvarlarından su sızan, tuvaleti dahi olmayan, farelerin cirit attığı, ışıktan yoksun, Allah'ın dahi unuttuğu hücrelerde, gardiyanların insafına kalmış mahkumlar ya gıdasızlıktan ölürlerdi... Ya da bulaşıcı hastalıklardan.

Dünden bugüne

Günümüz Türkiye'sinde ise hapishanelerde kimileri dışarıdakilerden çok daha özgür.
Eğer bir çete reisi ya da çeteci ise, hem içerinin kaymağını yiyor, rantını alıyor... Hem içeriden, dışarıdaki "işlerini!" yönetiyor.
"Haraç, uyuşturucu, çek ve senet tahsilatı, ihale v.s..."
Hapishane içinde neredeyse tüm olanaklara sahip.
İstediği önünde, istemediği arkasında.
Hapishanedeki, revirde tedavi ve kalma...
Hastanede ikamet...
Çetenin telefonuyla dışarıya telefon açmak...
Cep telefonu edinmek...
Silah...
Uyuşturucu...
Özel bölmelerde yakınlarıyla görüş...
Hepsinin bir tarifesi var.
Bütün bunlar, hapishaneye egemen olan güçlere trilyonluk nehirler halinde akıyor.
Ayrıca...
Kimilerinin özel hoşgörüyle, hapishane dışına - böyle bir tarifenin gereğini yerine getirerek - çıkıp çıkmadıklarını bilmiyoruz.
Olasıdır.
Dışarıdakilerden pek çoğu, özgürlüklerden içeridekiler kadar yararlanamıyor.
Bu bir gerçek.

Örgüt merkezleri

Hapishanelerdeki sol - sağ ve ayrılıkçı örgüt militanları da - belki - içeride, dışarıdan daha özgür.
Çünkü...
Dışarıda her an yakalanma korkusuyla ve arkadaşlarının kendileri yüzünden yakalanmaları kaygısıyla, bir bakıma "köstebek" yaşamını sürdürürler.
Oysa içeride böyle bir kaygı yok.
Kartlar açılmıştır.
Herkes, kişiliği, eylemi, söylemi, doğrultusu ve örgütüyle ortadadır.
Oralarda artık birincil amaç, gizlenmek ve arkadaşlarının yakalanmasına neden olmamak değildir.
Örgütü daha fazla bilinçlendirmek, eğitim ve yeni eylemlerin programıdır.
Bazı durumlarda dışarıyı, içeriden yönetmektir.
Koğuşlar - zaten yazılıyor, çiziliyor, söyleniyor - birer okul.
Şiddet örgütlerinin eğitim merkezleri.
Dahası eylemlerin karargahı.
Örneğin...
Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan'ın silahları bırakmak çağrısına tepkiler, PKK'nın Avrupa sorumlularının yanı sıra hapishanedekilerden geldi.
Medyaya yansıyan bildirimlere göre, "silahların bırakılması halinde hareketin hiçbir gücünün kalmayacağı - görüşü, tutuklu ve hükümlü PKK'lıların ortak tavrı.

Reform

500 kişilik Bayrampaşa'yı, 5000 hükümlü ve tutukluyla doldurmak ve sonra oraya hakim olacağını sanmak safdilliktir.
Ankara Ulucanlar, İstanbul Ümraniye ve diğerleri için de aynı yargı geçerlidir.
Artık bir yargı reformunun ve ceza reformunun yapılması - ertelenemez - zorunluluktur.
Konuyu hem gazeteci hem bilim adamı gözüyle inceleyen - adını vermemiz sakıncalı olabilir - dostlarımızdan dinliyoruz.
Hapishane gözlemlerini üniversite tezi haline getirdiler.
Her şey iç içe bir yumak.
Elbette çok dürüst, sağlam savcılar, yöneticiler, jandarma subay ve astsubayları, erleri, gardiyanlar var.
Ama...
Onun sistemi çürütme doğrultusunda işleyen bir mekanizmayı da kimse yadsıyamaz.
Örneğin...
Hapishaneye giren bir mahkumun hangi koğuşa gireceği - genellikle - belirli bir ödeme konusu.
Ayrıca...
Kendisini kurtarabilecek avukatın kimliği de dikte ediliyor.
O avukatı tutmazsa, hapishane hayatının cehennem azabı haline geleceği bir gerçek.
Ve daha neler...
Bir tezi, bir sütuna sığdırmak olası değil.
Ama sorunda bir ömrü dört duvar arasına sığdırmak... Ya da dört duvar arasından Türkiye'yi tehdit...
Bunlar da madalyonun iki yüzündeki görmezden gelemiyeceğimiz gerçekler.




Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr