Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yerkürenin az sayıda "diva"larından biri.Sıcak ve kişilikli bir Akdeniz kadını..."Mare Nostrum" yani, "bizim deniz" diye tanımlanan Akdeniz, güzelliklerin ve uygarlığın rahmidir.Kadınları da bir başkadır.Çocuklukla ilk gençlik yıllarımın arasındaki çağlarda hayallerimin/rüyalarımın kadınları genelde Akdenizlilerdi. Biri de Sophia Loren...Ve onun gibi iri göğüslü, iri gözlü, kalın dudaklı Gina Lolobrigida.Acı Pirinç filminin, pirinç tarlalarındaki ıslak ve çekici kadını Silvana Mangano... Ornella Mutti ve Claudia Cardinale...Şehla gözlerinde bir başka derinlik bulduğum, Dalida.Soylu güzel Catherine Deneuve...İki istisna...Romantik gençliğimize damardan giren Romy Schneider...Bebek yüzlü Leslie Caron... Sophia Loreni önce sahnede ödül alırken izledim. Sonra da, kısa bir süre onuruna verilen yemekte... Yerküredeki 6 milyar insandan ikisinin aynı metrekarede karşılaşmaları, ihtimaller hesabına göre bilmiyorum kaç katrilyonda birdir.Sıraladığım isimlerden bazıları için, işte o ihtimaller hesabına dahi sığmayan mucizeleri yaşadım.Cumartesi gecesi Lütfü Kırdarda ve Loftta izlediğim Sophia Loren bunlardan biri.Ya diğerleri?Hafızamı yokluyorum... Romy Schneiderle bir tarihte Orangerie Restoranda yan yana masalarda oturduk. Onu uzun süre seyrettim.Sandığımdan kısa boyluydu.Seçkin bir güzeldi.Dalida ile, Genel Yayın Yönetmeni olduğum gazetenin patronunun evinde tanıştım.Uzunca süre konuştuk. Parise ve Cannesa çağırdı.Doğal ve duyarlıydı.Ne yazık ki ikisi de intihar ettiler.Gene Pariste bir gece... Dan Brawnun Da Vincinin Şifresi kitabıyla daha da ünlenen, Eglise Saint Sulpice meydanında, bir küçük köpek dikkatimi çekmişti. Boynundaki tasmayı yerlerde sürüyerek koşuyor, ani dönüşler yapıyordu. Tam bir maskaraydı. Birlikte oynadık. Sonra sahibi (sahibesi) geldi. Catherine Deneuveü tepemde görünce şaşırdım/sevindim. Bizim nesilde ona âşık olmayan yoktur.Ünlü karikatürist Sempe, sınır tanımaz doktorlar örgütünün başı politikacı Bernard Kouchner ve eşi TV gazetecisi Christine Ockrent, sinema yönetmeni Jean Vilard gibi, o da meydanı çevreleyen binalardan birinde oturuyordu. Geceleri köpeğini gezdirirdi.Deneuveü sonraları da sık sık gördüm...Paris hallerinde bir balıkçı lokantası...Harika bir balık yemiştim.Şarap nefisti.Koskoca bir puro yaktım.Dumanını savura savura içiyorum.Yandaki masada iki erkek ve bir yaşlıca ufak tefek hanım yemekteler.Erkeklerden biri kalktı ve yanıma geldi. Kulağıma, "Yan masadaki hanım puro dumanından rahatsız oluyor. Kendisine bir bakın, belki fedakârlık yaparsınız" diye fısıldadı.Baktım... Anında tanıdım.Çocukluk/ergenlik yaşlarımın romantik takıntısı Leslie Caron.Gülümsüyor.Puroyu hemen yok ettim...............Strasbourgda canlı yayındayız. Ornella Mutti ile söyleşiyoruz. O sadece İtalyanca konuşuyor. Ben İtalyanca bilmiyorum. Şimdi tam hatırlamıyorum ama ben İngilizce ya da Fransızca soruyorum. Kulaklığına İtalyancaya çevirisi gidiyor. O da İtalyanca cevap veriyor ve kulaklığıma tercümesi iletiliyor. Ancak benim iletişim hattım bozuluverdi.Soruyorum... Ama İtalyancadan tercüme cevabı alamıyorum.Programı durdurup teknik yardım istemem imkânsız. Uydudan sadece 20 dakika kiralamışız.Çaresiz... Onun cevaplarını anlıyormuş gibi yaparak soruları sürdürdüm.O da İtalyanca anlamadığım cevaplar verdi. Tercüme, TV alıcılarına yansıyordu ve Türkiyedeki izleyici yaşadığım teknik sorunun farkında değildi.Ya Ornella Mutti bir soruma, "Bir önceki sorunuz bağlamında bu sorduğunuzu daha şimdi cevaplamıştım" deseydi...Sıkıntıdan sırılsıklam terlemiştim. Ornellanın güzelliğinin tadını çıkaramadım. Bana öyle güzel iltifatlarda bulunmuş ki, bunu da anlamadığım için kazık gibi durmuş, teşekkür bile etmeden başka soruya geçmişim...Oysa gece, belki Renin kollarından birinin kıyısındaki restoranda sürebilirdi. O kentte öğrencilik yaptım. Romantik yerleri iyi bilirim. g.civaoglu@milliyet.com.tr Kesişmeler