TARİH... 6 Ağustos 1945...
O gün Japonya’nın Hiroşima kentine bir ABD uçağından “atom bombası” atıldı.
Tarihte nükleer bombanın ilk kez kullanılışıdır.
Hiroşima adeta haritadan silindi.
Yüz binlerce Japon öldü.
Sağ kalanların çoğu sakattı ya da birkaç yıl içinde kanserden yaşamını yitirdi.
Doğan çocuklar arasında sonradan kansere yakalananların sayısı yüksektir.
Tren, metro, otobüs, otomobil...
Hiçbir ulaşım aracı yoktu.
.......................
Kentle arasında yüksekçe bir dağ olan “MAZDA” fabrikası ayakta kaldı.
Mazda o zaman motosiklet de üretiyordu.
Mazda’nın sahibi Jujiro San, o gün karar verdi.
Fabrikasının bir bölümünde üretimi durduracak ve tesislerini yok olan Hiroşima Üniversitesi, hastanesi, vilayet, okul olarak kullandıracaktı.
Müthiş duygulanmıştı.
Sağ kalanların besin ihtiyaçlarını karşılamak için -mümkün olduğunca fazla besin taşıyabilmelerini sağlamak amacıyla- üç tekerli motosikletler üretimine geçti.
Ardından otomobile...
1949’da Mazda ilk ihracatını yapacak üretim kapasitesine erişmişti.
Atom bombası dünyada ilk kez
Hiroşima’da patlatıldı. (6 Ağustos 1945)
.......................
Bunları Barcelona’da deniz kenarında sohbet ettiğimiz, Mazda fabrikası üretim ve teknoloji bölümü başkanı Yamamoto San’dan dinledim.
40 yıldır Hiroşima’daki Mazda’da çalışan bir mühendis.
Bu anıları dile getirirken zaman zaman gözlerinden yaş damladı.
Mazda şimdi 1 milyon 400 bin araç üretiyor.
Son modeli olan “MX5” spor otomobilinin dünya lansmanı için yer kürenin her ülkesinden çok sayıda gazeteciyle birlikteydik.
Teknik anlatımlarından sonra, bizim Türk grubuyla yalnız kaldığımda ona Hiroşima ve atom bombasıyla Mazda ilişkisini sormuştum.
Amerika nükleer bomba kullanmak için neden Hiroşima ve Nagasaki’yi seçmişti?
Cevabı şöyle oldu:
‘ Hiroşima’nın ve Nagasaki’nin bitişiğinde Japonya’nın en büyük ve vurucu gemilerinin olduğu deniz üsleri vardı.
Amaç “bu gemileri, her iki üsteki donanmaları kullanılmaz hale getirmekti.”
Üslerin komuta heyetleri, beyinleri bu iki kentte yaşıyorlardı.
Atom bombası patlayınca hepsi öldüler.
Zaten Nagasaki’ye atılan ikinci nükleer bomba sonrası, Japonya hükümeti “teslim” kararı aldı.
İkinci Dünya Savaşı böyle bitti.
Dördüncü jenerasyon Mazda MX5’le Barcelona’da turlar da attım.
HAREKETİN RUHU
BARCELONA’da “MAZDA MX5”in modern çağ için tasarladığı 4’üncü nesil iki kişilik hafif spor aracı dünya tanıtımı yapıldı.
MX5’in birinci nesli ilk kez 1939’da Chicago Oto Fuarı’nda tanıtılmıştı.
Hafif, benzin yakma oranı daha yüksek, cayırtı efekti kulağa tatlı gelen birçok yenilik sunan MX5’in birinci jenerasyonu zaman içinde aynı felsefesinde ilerledi.
2 ve 3’üncü jenerasyonlarla sükse yaptı.
Bu dördüncüsü Türkiye’ye 2016 baharında gelecek.
Dünyadan gazetecilerle birlikte test sürüşleri yaptık.
Barcelona cadde ve sokaklarında 30 km sürücü koltuğundaydım.
Bu aracın iki felsefesi var.
1- “At ve binici” bütünleşmesi.
Bu anlatımın Japoncası “Jinba İttai.”
Padoklarda en güzel görüntüyü at ve binicisinin birbiriyle bütünleşmesi verir.
2- “Hareketin ruhu...”
Japoncada bu anlatımı karşılayan kelime “kodo.”
Aracın öyle bir çizimi var ki dururken bile “hareket ediyormuş” bir göz algısı üretiyor.
Ustalıkla kullanılan boyama tekniği ışığın geliş istikameti ve açısına göre bu “kodo” algısını destekliyor.
......................
Sinirli, kaslı, sağlam, hafif, refleksli, rahat ve konforlu.
Pek de iyi bir binici (sürücü) sayılmam ama MX5 ile bütünleştiğimi hissettim.
BARCELONA’DA TADIM 3 güne çok yer sığdırdık ama ikisini özellikle yazmak istiyorum.
İlki, uçaktan indikten sonra doğrudan gittiğimiz “Ca l’Isidre.”
Barcelona’nın en iyi lezzet mabetlerinden biri.
Duvarlardaki tablolar zaten kalibresini ortaya koymakta.
Size bunlardan birini sunuyorum.
Picasso’nun yaptığı Salvador Dali portre çalışması.
Her ikisi de yörenin sanatçısı.
Paris’e sonradan gittiler.
Bu çalışmanın hemen yanında sonraları İspanya Kralı Juan Carlos’un 30 yaşındayken yapılmış resmi.
Yemekleri mekânın sahibi Nuria Isidre Girones’e bıraktık.
Pişman olmadık.
Woody Allen seçimi
İKİNCİ lezzet mabedi “Via Veneto...”
Adını Roma’nın ünlü Via Veneto caddesinden aldığına bakmayın, damardan Catalon lezzetleri sunuyor.
Bu adı seçmesinin nedeni kurulduğu tarihlerde çok tutulan ve Roma gece hayatını anlatan Dolce Vita (Tatlı Hayat) filminden esinlenmiş olması.
Sahibi Josep Monje mekânın anı defterini çıkardı.
Kimler yok ki...
Örneğin ünlü film yönetmeni Federico Fellini.
Onun bir özelliği de yapmayı düşündüğü filmlerin, gittiği restoranların kendi hayalindeki resimlerini yapmaktı.
Duvarda onun imzasını taşıyan bir resmin altında, mekânın sahibi Josep Monje ile fotoğraf çektirdim.
Bir diğer ünlü müşterisi de oyuncu, yazar, müzisyen
Woody Allen...
Mekânda en sevdiği yemek olan kroketmiş.
Anı defterine de bir nokta kadar küçük imza atmış.
Kendisinin varoluştaki yeri olarak tanımlamış.
....................
İşte Barcelona izlenimlerimden bir demet.
