HÜKÜMETLE muhalefet arasında bir uzlaşma olabilir mi?
Zor...
HSYK’nın yeniden yapılanması için Anayasa değişikliği gerekiyor.
Kılıçdaroğlu “varız” demişti.
İlk temaslar da başladı.
Ancak...
Başbakan Erdoğan’ın dün grupta telaffuz ettiği formül “sadre şifa” mı?
Başbakan’ın formülü söyle:
“HSYK üyelerinin büyük bölümünü Meclis seçmeli.
Muhalefet bunun için gereken Anayasa değişikliğine destek verecekse, partilerin büyüklüklerine göre HSYK’da üye bulundurmaları mümkün hale gelir.”
.......................
“Bağımsız ve tarafsız” HSYK projesi üzerinden “yeniden inşa” olacaksa, siyasi partilere Meclis’teki üye sayılarına göre bir bakıma “üye kontenjanları” tanımak çelişki olmaz mı?
Daha başından, yani seçimden itibaren bir siyasi partinin kontenjanından HSYK’ya giren üye artık “taraf” demektir.
“Bağımsızlığı”ndan da söz edilemez.
Ayrıca...
“Partilerin Meclis’teki milletvekili sayılarına” göre, HSYK’ya üye kontenjanları tanınırsa, “aslan payı” iktidarın mı olacaktır?
En yüksek sayıda üye iktidar kontenjanından seçildiğinde yargıya iktidarın gölgesi basar.
Oysa...
Amaç ne iktidar, ne muhalefet, ne de başka odaklar...
Sadece tarafsız, bağımsız, saygın bir HSYK yapılanmasıdır.
Üzerinde başka güçlerin olmaması ve kendi muhtariyeti ile yargının 3 erkten biri işlevini sürdürmesidir.
.......................
Peki...
Nasıl bir yapılanma için Anayasa değişikliği hayata geçebilir?
Avrupa ülkelerinde birbirinden farklı uygulamalar var.
Demokrasi kültürüne, hukuk devleti köklerinin derinliğine, içtihatların birikimine göre düzenlemeler değişiyor.
Türkiye için önerilebilecek bir formül için “ortak akıl” yolu “karma sistemdir.”
Yani...
HSYK, hakimler ve savcılar için 2 ayrı kuruma ayrılmalı.
Üyelerinin yarıya yakını 12 Eylül referandumunda belirlenen kurallara göre seçilmeli.
Hakimler, savcılar kendi aralarından adayları seçerler.
Üniversiteler ve TBB de temsil edilir.
Diğerleri ise Meclis tarafından seçilir.
Fakat...
RTÜK gibi partilere büyüklüklerine göre üye kontenjanı verilerek değil.
Üyeler, Meclis’in yüksek oranda “nitelikli çoğunluğuyla” seçilmeli.
Açayım...
Savcılar Yüksek Kurulu’na ve Hakimler Yüksek Kurulu’na her aday, Meclis’in “4’te 3” veya “5’te 4” oranında çoğunluğuyla üye seçilebilir.
İktidar partilerinin bu oranı karşılayacak milletvekili sayısına sahip olma şansı pratikte neredeyse “sıfırdır.”
O halde “tarafsızlığı ve bağımsızlığı” genel kabul görmüş üyeler üzerinde iktidar ve muhalefet partileri “makulde” uzlaşacaklardır.
Diğer bazı hukuk payandaları da ilave edilince, gerçekten “tarafsız ve bağımsız” bir HSYK kurulabilir.
.......................
Diğer payandalara gelince...
- Başkan sıfatıyla Adalet Bakanı’nın HSYK’daki varlığı “oy kullanamayan” sembolik nitelikte ve fakat bilgi akışı alan, güncelleşen simgesel yapıda olmalıdır.
“Dairelerin oluşması ve kimlerin hangi dairelerde görev alacağı” HSYK’nın yetkisinde kalmalı.
- Disiplin, tayin, terfi de HSYK’nın görev ve yetki alanıdır.
.......................
Bütün bunlar için Anayasa değişikliği gerekir.
Ve elbette yeterli oy sayısı bulmak... İktidar ve muhalefet partilerinin anlaşması.
İktidar HSYK’yı -kendi iddiasıyla- Cemaat’ten almak ve kendi vesayetine geçirmek gibi bir amaç gütmüyorsa “ortak aklın yolu” yukarıda çizilen yol haritasıdır.
İnat ederse, kendi vesayetini dayatırsa tartışılmakta olan HSYK kanun teklifi, belki yasalaşır ama -büyük ihtimalle- Anayasa Mahkemesi’nden döner.
Döndüğünde hasar ve tartışmalar daha büyük olacağı gibi Anayasa değişikliği şansı da ıskalanmış demektir.
Yazık değil mi?