Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, bugün yüzyüze konuşacağı Rum kesimi lideri Klerides'le adadaki İngiliz Koleji'inde arkadaşlar.
Birbirlerinin ciğerlerini bilirler.
Lafı nereye götüreceklerini daha ilk kelimeden anlarlar.
Peki... Bugün başlayacak görüşmelerden sonuç çıkmaz mı?
"Financial Times'e göre ikisi üzerinde çözüm olmadan masadan kalkmamaları için son çeyrek yüzyılın en ağır baskısı var".
AB'
nin, Türkiye itiraz etse de "genişlemede ilk üye Kıbrıs olacak. Klerides adanın meşru Cumhurbaşkanıdır" söylemleri ile, artık Klerides'in Denktaş karşısında ödün vermeyeceği düşünülebilir.
Ama...
AB'nin, Rum yönetimine kapılı kapılar ardında şöyle uyarılarda bulunduğu da sızmakta:
"Bugüne kadar anlaşmanın hep sizinle ilgili bölümlerini konuştuk. Tamamladık.
Fakat, Ada'da Türklerin bulunduğu çoğrafya ve Türklerle ilgili hiçbir görüş alamadık.
Ya Türklerle anlaşın ve bize bir formül getirin...
Ya da biz, Türklerin de görüşlerini, önerilerini dinleyeceğiz."
Yani, Klerides'in eli sanıldığı kadar "zaman ve mekan üstü" güçte değil.
Türk kesimine güvence sağlanacak yönetim kimliğinin ve coğrafyanın tanımlanacağı formüller üzerinde konuşuluyor.

Bu arada...
Satranç tahtasında Türkiye iki sürpriz hamle yaptı, kendine alan yarattı.
Yunanistan şimdi "düşünme sürecinde."
Türkiye'
nin birinci hamlesi, daha önce görüşme masasını terk etmiş, uzlaşmazlığı seçmiş" görünümüyle, AB tarafından "istenmeyen adam" olan Denktaş'ı, ansızın ileri sürmektir.
AB Genişleme sorumlusu Verhaugen'in "Türkiye Denktaş'ı taşıyarak daha ne kadar acı çekecek" iğnelemesinde bulunduğu şu günlerde Türkiye, Denktaş'a, Klerides'le "baş başa görüşme çağrısı" yaptırdı.
"Cumhurbaşkanı koltuğunu korumak için her türlü çözümün önünü tıkayan Denktaş" ve "Adanın kuzeyini işgal etmiş, KKTC'yi kendi topraklarına katmak için çözümsüzlük politikası uygulayan Türkiye" iddiaları, böylece en azından bir süre geriye itilmiştir.

Türkiye'nin, "koşullu olarak Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası için NATO güçlerinin kullanılmasını kabulü, ikinci sürprizdir." Derin siyaseti dipten vurmuştur.
Şöyle ki:
Kıbrıs'ın 2004'te AB'ye tam üye olması öngörülmekte.
O tarihe kadar Kuzey Kıbrıs sorunu çözülmezse Kıbrıs artık AB toprağı sayılacağı için, adadan Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nün çekilmesi istenecekti. Yerine Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası çerçevesinde kurulmakta olan Avrupa ordusundan barış birlikleri konulması hesapları yapılıyordu.
Tabii...
Artık Adanın kuzeyindeki TSK'ya gerek kalmayacaktı(!)

Bu plan dantel gibi işlendi.
Ancak önemli bir sorun vardı. AB ordusu, NATO ulaşım araçlarından ve NATO'nun her ülkenin köy sokaklarına kadar bilgisayarlara geçmiş planlarından yararlanmalıydı.
Oysa Türkiye, "AB ordusunun müdahale karar sürecinde yeralmadıkça, NATO güçlerinin ve planlarının kullanılmasını veto ediyordu."
Türkiye
ikinci sürpriz hamlesiyle sürekli veto'ya dayalı olumsuz izlenimlere de bir çalım atmış oldu.
"Avrupa ordusunun NATO üyesi ülkelerin güvenliğini tehdit edecek şekilde bu ülkelere karşı kullanılmaması" koşuluyla, Türkiye, vetosunu kaldırmaya hazır olduğunu bildirdi.
Bunun tercümesi "Avrupa ordusunun Kıbrıs, Ege ve Türkiye'nin taraf olduğu diğer çatışmalarda kullanılamayacağıdır."

Türkiye, bu formülü ABD ve İngiltere ile yoğurmuştur.
Koşullar, ABD tarafından NATO ülkelerine... İngiltere tarafından da AB üyelerine götürülecek.
Bakalım Yunanistan'ın tavrı ne olacak?