Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

MISIR‘I anlamak için Katar’dan başlayalım.
Katar Şeyhi İngiltere seyahatinde “rüya” mı gördü ki ansızın “tahtı oğluna bıraktığını” açıkladı?
Yüce gönüllülük mü?
Sanmam...
O Katar Şeyhi ki, tahta babasını devirerek çıkmıştı.
Oğluna hediye edecek göz yok onda.
“İyi saatte olsunlar” anlaşılan “tahtı oğluna devrettiğini açıkla, sen de bir süre İngiltere’de konuğumuz ol” demiş olmalılar.
Üstelik bankalardaki paraları da gözetime alınarak!
Neden?
“Mısır’da iktidar olan Müslüman Kardeşler’i ve Cumhurbaşkanı Mursi’yi desteklediği, para yardımı yaptığı” için olabilir mi?
Galiba öyle...
Sadece Mısır’daki değil, Suriye’de Esad’a karşı savaşan Müslüman Kardeşler’e de Türkiye’yle birlikte destek veren o -sabık- Katar Şeyhi’ydi.

Haberin Devamı

SIRA TUNUS’TA MI?
KATAR’dan sonra “devrilme sırası” Mursi liderliğindeki Müslüman Kardeşler’e geldi.
Müslüman Kardeşler’i pasifize eden “domino taşları” teorisi, Ortadoğu’da iklim değişikliğinin habercisi olabilir.
“Arap Baharı” Müslüman Kardeşler rüzgarıyla gerçekleşmişti.
Şimdi “Arap yazı” Müslüman Kardeşler’i tasfiye etmeyi mi hedefliyor?
Öyleyse...
Devrilecek 3’üncü domino taşı hangi ülke?
“Derin kulis” kuşkuları, Tunus’ta yoğunlaşmakta.
Bu arada, Suriye’de Esad’ın “Müslüman Kardeşler” ağırlıklı muhalefete karşı kaybettiği yerleri, yeniden ele geçirmeye başladığı da gözlenmekte.
Ortadoğu’da rüzgar yön değiştirdi.
Müslüman Kardeşler’e karşı tersten esmeye başladı.
Lego parçaları birleştirildiğinde ortaya çıkan -henüz tamamlanmamış- görüntü böyle.
................
Zamanın ruhu iyi okunmalı.
“Ilımlı İslam’da fay kırıkları mı” sorusu gündemde tırmanıyor.

Ilımlı İslam’da domino taşları
DEMOKRASİ İÇİN YOL ARKADAŞLIĞI
DARBELERE ve elbette seçilmiş Mursi’yi deviren askeri müdahaleye karşı olmak, “ilkeli ve demokrat” tavırdır.
Ancak...
Sonrasını da dikkate almak gerekir.
Mısır’daki “darbeye karşı olmak” ile “Müslüman Kardeşler’le omuzdaşlık” arasındaki ince ayarlı çizgi önemlidir.
Şu aşamadan sonra “Türkiye’nin enerjisini Mısır’da mümkün olan en kısa zamanda seçimlerin yapılmasına evirmek” öncelikli seçenektir.
Müslüman Kardeşler’in “avukatlığı” değil, her ülkenin ve elbette Mısır’ın demokrasi davasında “savcılık” misyonu kalıcı ve her zaman geçerli erdemdir.
Unutmamak gerekir ki Mursi yönetimi, halkın sandığa gitmiş sadece yüzde 34’ünün çoğunluğuyla seçilmişti.
Yüzde 66 seçime katılmamıştı.
Bunu “meşruiyet” tartışması açmak için yazıyorum sanılmasın.
Vurgulamak istediğim şey, o yüzde 34’ün yarısını ancak aşabilen kesimden olmayan “asıl büyük çoğunluğun” da dikkate alınması gerektiğidir.
Keşke darbe olmasaydı...
Mursi’ye tepkiler “iktidar değişimini” sandıklardan oylarla çıkarabilseydi.
Bu -ne yazık ki- olamadı.
Demokrasiye geçiş, “demlenme” şansı bulamadı.
Ama taraflardan birini desteklemek yerine Mısır ulusunun tamamını kucaklayan “demokrasiye dönüş” yolu açık.
Türkiye Mısır halkının tamamına bu istikamette “yol arkadaşı” olmalıdır.