Wikileaks’te gene Türkiye’de ses getirecek bir iddia:
ABD Büyükelçisi, Washington’a “Boing uçaklarının alımında Türkiye’de hükümetten birinin Boing temsilcisinin kendi göstereceği bir iş adamını danışman almasını istediğini” yazmış.
Doğru olmayabilir.
Ancak...
Dünya medya ağında böyle satırların dolaşması bile üzücü.
O gece Latife hanımın yeğeninin evindeki yılbaşı yemeğindeydim.
Sadece çocuklar, torunlar, çok yakın akrabalar ve birkaç dost...
İsmet İnönü’nün kardeşi Hasan Rıza Temelli için bir anı dinledim.
Özellikle CHP 1950 seçimlerini kaybettikten sonra DP iktidarıyla birlikte İsmet Paşa’yı kardeşi üzerinden vurmak için çok şey yazılıp çizilmiştir.
Ancak...
Burada kızı Mutlu İlmen’den dinlediğim bir anıyı yansıtıyorum. (*)
Düşündürücüdür.
Babamın kömür madenleri vardı.
Devlet bütün özel kömür madenlerini devletleştirme kararı aldı.
Diğer maden sahipleri babama gelerek, “Ankara’ya gidin ve devletleştirmeyi önleyin lütfen Hasan Rıza bey” diye rica ettiler.
Babam kabul etmedi.
Bunun üzerine Ankara’ya bütün kömür madeni sahiplerinin birlikte gitmelerine karar verildi.
Babamı da birlikte götürdüler.
Ankara’da yetkililerle konuştular.
Sonuç alamadılar.
Babamınkiler dahil hepsinin kömür madenleri devletleştirildi.
Karşılığında yapılan ödeme neydi biliyor musunuz?
30 yıl sonrasına devlet bonusu...
30 yıl sonra o bonodaki rakamlar zaten pul olmuştu.
Düşünün devletin İsmet Paşa’sının kardeşi işte bu kadarcık “kıymet-i harbiyeye” sahipmiş.
Bir de sonradan gelen başbakanların, bakanların, cumhurbaşkanlarının oğulları, kızları, kardeşleri için “zenginleşme” öykülerini düşünün.
.....................
(*) Adalet ve Hasan Rıza Temelli’nin kızları Mutlu Temelli, Latife hanımın yeğeni Erdem İlmen ile evlenerek “İlmen” soyadını almıştır.
“BEN ÖLÜRSEM ERDOĞAN DA ÖLÜR”
Kandil’in “1” numarası Murat Karayılan’ın itibarlı New York Times gazetesinde yayımlanan “Abdullah Öcalan İmralı’dan talimat verecek durumda değil” söylemi akılları karıştırdı.
İlk yorumlar “Karayılan İmralı’ya meydan okuyor. Ateşkes kararını da, yeniden silahları ateşleme kararını da ben veririm” algısına dayalıydı.
Ancak...
Yaptığım araştırmalar “ortada bir meydan okuma” varsa bunun Güneydoğu’da yükselen “barış arayışlarının arkasında durmak” izlenimini verdi.
Karayılan bu bağlamda, daha yakın zamanlarda “silahla politika dönemi kapanmıştır” mesajı nedeniyle Apo’dan fırça yiyen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, BDP ve DTK’ya daha yakın bir yerde görünüyor.
Gerçi Abdullah Öcalan’ın DTK’ya sunulan ve ikinci bayrak, özel kuvvet, iki dil gibi “uçta” önerileri olan “Demokratik Özerklik Taslağını” eleştirmiş olması gibi bir durum da var ama İmralı’daki kalın çizgiyi ve ona paralel ince hesapları değiştirmez.
Şöyle ki:
Dağlarda silahların susması, silahın yerini siyasetin aldığı bir süreç Abdullah Öcalan’ın elindeki kartların gücünü azaltır.
“Kürt sorununun demokrasi içinde çözümünde” Öcalan devre dışı kalır, etkinliği, ağırlığı aşınır.
Bu ise onun “özgür olmak” ufuk çizgisinde deprem demektir.
Yani...
Şu süreçte silahların susmasıyla, Öcalan’ın kişisel gelecek planları karşı karşıya...
Öte yandan Öcalan’dan yararlanmadan ve katkısını almadan “silahların sustuğu, politik aktörlerin öncülük aldığı” sürecin başarı şansı “çok da fazla” değil.
“İmralı’dan talimatla tek başına oyun kurması artık mümkün değil, ama onun da tamamen dışlandığı çözüm süreçleri topallar.”
Silahlar her şeye rağmen Abdullah Öcalan’ın kozu...
Fakat bu kozun zayıflamakta olduğunun da bilincinde.
Geleceği hissediyor.
O nedenle ağırlığını koruyacak yeni “daralar” üretmek çabasında.
Fırat Haber Ajansı’na verdiği demeç bunu ortaya koymakta:
Benim burada ölümüm sonsuz bir savaş nedeni olur, sonsuz bir savaşı başlatır. Yarın öbür gün deprem bile olsa ve ben burada ölürsem bu yine savaş nedeni sayılacaktır. Ya da burada birisi bana saldırırsa bu bir savaş nedeni sayılacaktır. Ya da ben normal bir hastalıktan da ölsem bu bir komplo sayılacaktır. Ama ben şunu diyorum; İmralı’da ölmek yok öldürülmek var. Burada her türlü ölüm, öldürmek olarak algılanır, PKK bunu böyle algılar. Sonuçta nasıl ölürsem öleyim öldürülmüş olurum, çünkü burası cezaevi.
Yarın ne gelişeceği belli değil, hatta Başbakan’a da yönelebilir. Çünkü ben kendi tecrübemden de biliyorum. Öylesi bir süreçte Özal öldürüldü, yarın Erdoğan da öldürülebilir, yarın darbe de olabilir ülkede.
Yarın ne olacağı hiç belli olmaz. Bu nedenle mart diyorum. Hatta marttan önce de olabilir. Bu sadece benimle ilgili değildir. Yarın devlet saldırır on gerilla öldürür, yine süreç böyle provokasyonlarla tersine döner, bu nedenle çözüm için acele etmek gerek.
Bakınız Öcalan “bana bir şey olursa, ecelimle bile ölsem komplo sanılır, savaş çıkar” diyor ve ilave ediyor; “Erdoğan öldürülebilir, darbe de olabilir...”
Kendini “vazgeçilmez adam” yapıyor ve daha ötesi Kürt kamuoyuna da ipotek koyuyor.
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025