Bugün Suudi Arabistan'da uzun süredir iş yapan bir arkadaş, "İran'da kadınlar başkaldırıp yeniden açılmaya başlarsa, Suudi Arabistan'da da örtünme aynı sürece girer" dedi.Sonra şöyle açıkladı:"1979'a kadar Suudi Arabistan sokaklarında başı açık çok kadın vardı. Kimse yan gözle bile bakmazdı. Ancak... İran'da mollalar iktidar olunca ve tüm kadınları örtünce, Suudi Arabistan da aynı şeyi yaptı." Sebebini sordum...Cevabı şöyle oldu:Kâbe'nin bulunduğu, Hz. Muhammed (S.A.V.) Peygamber'in doğduğu ve öldüğü topraklarda İslamı yaşamak için İran'dan geri kalamazdı.Ayrıca... Suudi Arabistan'da Şiiler, petrol kuyularının bulunduğu yörelerin bir kısmında çoğunluktalar. Suudi Arabistan yönetimi, onları İran etkisine teslim etmemek için İran'dan da koyu bir İslami yaşam uygulamasına geçti.İran'da kadınlar mollalara karşı mevziler kazandıkça, Suudi Arabistan'da da kadına baskı hafifler. Belki Türkiye'de de... Pazar öğle yemeğinde bir grup dostla gene "türban" konuşuluyordu. Yukarıdaki satırlarda yorumlarını okuduğunuz arkadaşımın eşinin de ilginç bir söylemi oldu:Eşimin gözlemlerini anlattığı yıllarda bir yabancı olarak ben, Suudi Arabistan'da başı açıktım.Çarşıya, pazara, yürüyüşe başı açık çıkardım. Kimse de rahatsız etmezdi.Ancak... Çok kısa sürede İran'daki uygulamaların paniğiyle Suudi Arabistan'da sosyal ortam değişti.Artık, dışarıda beni başı açık görenler yüzüme sert sert bakıyorlardı.Satıcılar mal vermemeye başladılar.Öyle bir hal oldu ki, sözlü olarak en sert şekilde yüzüme karşı bağırıyorlardı. Sonunda düşündüm, örtünmeye karar verdim. Ve böylece özgürlüğümü kazandım.Tek başıma çarşıya, pazara çıktığımda, yolda yürürken, kitap-dergi alırken, hatta lokantada otururken örtülü olduğum için hiçbir kötü bakış ve sözle karşılaşmıyorum artık...Bir bakıma örtünerek "bütün bunları yapabilmek özgürlüğünü" kazandım. ........................Evet... Kabul ediyorum.Bazen "örtünmek özgürlüktür." ÖRTÜNMEK ÖZGÜRLÜKTÜR(!!) FB'nin büyük başkanı Ali Şen, gerçek dosttur.İyi denizcidir. Kitap kurdudur. Sinema tarihi alanında müthiş birikime sahiptir.Bodrum'daki evinin sineması bir "sinema kütüphanesi" gibidir. Özellikle Rusya, Kafkasya ve Balkanlar politikasında derindir.GS'nin bazı uluslararası zorluklarında omuz vermiştir. Seyrantepe Projesi'ni de desteklemiştir.Neden bu satırlar? Anlatayım... FB GECESİNDE BİR GS'Lİ Ali Şen telefon etti; "500 FB'li arasında tek GS'li olacağın bir yemeğe davet ediyorum. FB Başkanı Aziz Yıldırım'a 10. yıldönümü bağlamında Büyük Kulüp'te yemek veriyorum. Orada 'Aziz Yıldırım benden daha büyük başkandır' anonsunu yapacağım. Gelmeni istiyorum" dedi.Yılda 3-5 kez bir araya geliriz."FB'de tek GS'li" olmak için beni seçmiş. Bu zarif davete elbette gittim.Zaten Aziz Yıldırım ve ailesi de dostlarım. FB camiasında çok arkadaşım var.Güzel bir geceydi.Ali Şen'in "Benden büyük başkan... 10 yıla 100 yılı sığdırdı" diyerek Aziz Yıldırım'a şilt vermesi... Aziz Yıldırım'ın "1 milyon FB'li üyenin aidatlarına, FB marka satışlarına, stat gelirlerine, şirket primlerine dayalı ve hiçbir başkanın, yöneticinin mali yardımına ihtiyaç duymayacak FB'yi yaratıyoruz" söylemi... 96 yaşındaki kongre üyeleri dahil hepsinin bir arada "sıkılmış yumruk" gibi olmaları... Bütün bunları kıskanmadım ama bunlara bir GS'li olarak imrendim.Gerçekten "kıskanmak" başka şeydir, "gıpta etmek" ve "imrenmek" başka şey...Bunu da ifade ettim.Darısı sevgili "Galatasaray"ımın başına...GS olmazsa FB, FB olmazsa da GS olmaz. Birbirimizin değerini bilmeliyiz.Bunca parçalanmak isteyen Türkiye'de hiç değilse "rekabetin bile bütünlük olduğu"nu gösterebilmeliyiz. gunericivaoglu@milliyet.com.tr