30 yıl önce Neil Armstrong, Ay'a ilk adımını atarken dünyaya şöyle sesleniyordu:
"Bu, bir insan için küçük bir adım... İnsanlık içinse dev bir sıçramadır."
Ay'a insan ayağının basışının 30. yıldönümünde, kan, terör, baskı, insanlık suçları üzerine yazmak hiç de hoş değil.
Öyle görülüyor ki...
İnsanlık suçlusu PKK'ya, Suriye'de kapanan kapılar, İran'da aralanmakta.
İran'la ipler geriliyor.
Herhalde, gerek Türkiye ile ilişkiler, gerek bu ülkede sosyal bir yanardağın iç ısınmalarının yansımaları nedeniyle, İran sık sık gündeme gelecek.
Folklorik çizgilerin ötesinde, bu ülkeyi gerçekleriyle iyi tanımalıyız.
Modeller
Siyasal
İslam'ın en büyük zaafı, yeni bir ekonomi modeli ortaya koyamamaktır.
Örneğin...
Zenginler için
İslami model, Suudi Arabistan ve
Körfez'in petrol şeyhlikleridir;
"rant + şeriat."
Yoksullar için
İslami model, Pakistan, Sudan v.s'dir.
"İşsizlik + şeriat."İran ise petrol yatakları üzerine oturmaktadır.
Ama gene de
"rant + şeriat" modelinin zenginler liginde değil.
Devletin doruğunda büyük
Ayetullah (Uzma) vardır.
Son söz onundur.
Onu
ulema seçer.
Fakat denetleyemez.
Çünkü o gaip,
12. İmam'ın temsilcisidir.
Diğer
Ayetullahlar'ı safdışı edebilir.
Devleti sorgulayabilir.
Devleti yönetenlerin;
Cumhurbaşkanı olsun,
Başbakan ve
diğerleri olsun, ipleri bu en büyük
Ayetullah'ın parmakları arasındadır.
Şimdilerde
İran Cumhurbaşkanı Hatemi'nin, hükümetin, bir kısım medyanın ve aydınların hatta öğrencilerin ipleri böyle çekilmektedir.
Çünkü...
Ölçüyü
"!" aşmaya başlamışlardır.
Şiilik
En büyük
Ayetullah'ın bu olağanüstü gücü nereden geliyor?
Sünni İslam devletlerinin aksine,
Şii İran'da içtihat kapısı kapanmış değildir.
Kutsal kitap Kuran'ı Kerim'i, ayetleri,
Ayetullah Uzma "müçtehit" sıfatı ile yorumlamayı hala sürdürebilir.
Yani içtihatta bulunur.
Yeni anlam ve bakış açıları, hükümler oluşturur.
İslam aleminde böylesine bir yetki başka hiç kimseye verilmiş, tanınmış değildir.
Ayrıca...
O
büyük "rehberdir."Toplum, onu her hal ve şartta takip etmelidir.
Bütün bunlar modernleşme yolundaki en hafif istekleri olan öğrencilerin karşısına bir
Ayetullah Uzma işaretiyle, milyonların akışının izahıdır.
Rehbere bu büyük otoriteyi veren tarihi etkenler ve ekonomik güç de vardır.
Kaçar Hanedanı'nın
İngiliz ve
Ruslar karşısındaki güçsüzlüğüne karşın,
Ayetullah Şiraze ilk direnişi başlatmıştı.
O tarihten sonra, ulusun, milliyetçiliğin savunmasıyla,
İslam'ın ve
Şiiliğin savunması iç içe geçti.
Ruhban Sınıfı düzenli bir muhalefet bloku oluşturdu.
Din adamları,
Sünniler'e göre
Batı kültürüne daha açıktılar.
Kutsal
Kum kenti kitaplıklarında,
Marx, Hegel okunurdu.
Sadece baskı değil, halkı ikna ve entelektüel boyutta beyinsel ve ruhsal fetihlerle de kitleleri kazandılar.
Nihayet
İran'da zekat, doğrudan
Ruhban'a verilir.
Ruhban bu nedenle zengin
Vatikan gibi ekonomik olarak çok güçlüdür.
Ve
İran, sanılanın tersine,
Şii rejimini, Sünni Türkiye'ye ihraç etmek çabasında - hiç değilse pratik olarak - değil.
Şiilik ortak paydasında Azeri Türkleri, Kürtler'i bir arada tutmak problemini yaşayan İran, kendi eliyle alevlendirilmiş bir etnik Kürt milliyetçiliği yangınını neden çıkarsın?
Bütün bunlar alt alta toplandığında, bu ülkenin gerçeklerini iyi görerek, iç kuvvet dengelerini tanıyarak politika saptamalıyız.
Sadece sosyal dalgalara bakarak değil, altındaki derin ve engin denizi de dikkate alarak değerlendirme yapmalıyız.
PKK'yı oradan sökebilme şansımız, bu gerçekçi yaklaşımlarla daha büyüktür.
İsmail Cem gibi bir aydın bakan, İran için Türkiye'nin daha gerçekçi ve bağımsız politikalar oluşturulmasında önemli bir etkendir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr