Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Siyaset, eksilerden artı üretebilmektir."
Krizden böyle çıkılır.
Ama... Ya "artılardan eksi üretmek?"
Merkez Bankası Eski Başkanı Yaman Törüner'
e göre; "Hiç yoktan bir kriz yaratıldı... Kriz derinleştirilmekte."
Verdiği birkaç rakkamla görüşlerini kısaca yansıtmakta fayda var:
"Son devalüasyonlarla iç borç, 55 milyar dolardan 30 milyar dolara düşmüş sayılmalı.
Çünkü... İç borç stokunu devalüasyon öncesi 55 milyar dolar karşılayabiliyorken, şimdi 28 - 30 milyar dolar yetiyor.
Merkez Bankası da
- diğer hiçbir Merkez Bankası'nda olmayan bir uygulamayla -11 milyar dolar döviz tevdiat hesapları var.
Faiz getirmeyen, üstelik faiz ödenen atıl bir kapasite...
Bu potansiyel de borç ödemede değerlendirilebilir.
Bankalardaki TL üzerinden Hazine kağıtları ise 8 yıllık döviz karşılığı bonolara bağlanır.
Ayrıca kamu bankalarının TL borçları da 18 milyar dolar karşılığı idi.
Oysa şimdi devalüasyon sonucu 9'a inmiş sayılmalı.
Türkiye'nin iç borç yükü, eldeki döviz rezervleri ile bakılırsa çok azalmıştır.
Bütün bunlar, eksiler arasında görülmeyi bekleyen artılar.
İç borç stoğunu böylesine azaltmak, ekonomiyi yönetenlerin elini rahatlatabilir.
Reyting kurumlarının Türkiye notu yükselebilir.
Eksilerden artı üretilebilir."


Türkiye, karamsarlık yörüngesinde dönmekte.
Keşke bu tür aykırı görüşler de gündeme taşınsa...
Elbette Yaman Törüner'in söyleminin de bazı sakıncalı yönleri olabilir.
Örneğin, kamu bankalarının borçları dolarla hesaplandığında düşmüştür ama son 2 aylık krizdeki yüzde 1000'lik, 5000'lik, 7500'lük zamlarla yeniden şişmiştir.
Fakat... Genelde devlet iç borçlarının 28 - 30 milyar dolara indiği bir gerçek.
Bu fırsat eğer değerlendirilmezse... Dolarla ödenecek kağıtlara dönüştürülmezse... 1 - 1.5 yıl sonra gene aynı yüksek rakkama çıkacaktır.
Zaten sorunlardan biri de "refleks özürlü olmak" değil mi?
"Adım atmak" yerine "ayak sürünüyor."
Hükümet'
te hala süren tartışmalar ve gecikmeler, Merkez Bankası Yasası'nın kuşa dönmesi, Derviş'e posta koymanın gösterileri bunlara örnek.

Bir başka boyut...
Ecevit "ekonomik krizle siyasal reformun ne ilgisi var? Anlamıyorum" diyor.
İlk bakışta doğru.
Öyle ya, "Türkye, ekonomik krizin kara girdabında dönmekteyken, siyasal reformlara enerji ve zaman önceliği tanımak lüksüne sahip midir?" diye düşünülebilir.
Oysa... Bu hadiseyi okuyamamaktır.
Kapitalin kreması olan TÜSİAD, acaba neden hemen hemen hergün "siyasal reform" istiyor?
Neden Standard & Poors gibi ekonomi reytingleri veren bir kuruluş Türkiye için not düşürürken, "siyasal reform yapılmayışını" gerekçe gösteriyor?
Neden Washington'un siyaset ve para baronları, "Türkiye'nin siyasal reform yapmasını" koşul olarak dayatıyor, neden "yolsuzluk sektörünün kurutulmasını" istiyorlar?
Neden ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Parris "Türkiye genç, yeni ve temiz politikacıların önünü açmalıdır" gibi uyarılarda bulunuyorlar?
Sezer'in ve TSK'nın yolsuzluk ve siyaset için tavır koymaları bir raslantı mı?
Neden ABD, "kırmızı bültenle arananlar" bağlamında yeni tavrını siyasal boyutta gösterdi?

Bütün bunlar, lego parçaları gibidir.
Yerlerine iyi konulursa oluşturacakları tablo, herkesin okuyabileceği kadar açık mesaj vermektedir.
Türkiye'deki siyaset, kireçlenmiş ve değişmez sanılmasın.
O kireçlenmiş yapı, içten gagalanıyor.
Çatladı.
Geleceğin Türkiye'si, kabuğunu kırıp yaşama geçecek.

Dün geceki skor, bizi üzdü.
Ama... Gene de iyi ki varsın Galatasaray.
Seni seviyoruz. G.C.