Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Pazar'ı Pazartesi'ye bağlayan gece... Saat 02.00...
Erkan Mumcu,
bakanlık üst görevlileriyle birliktedir.
Çeçen militanların işgali altında bulunan Swissotel'in Genel Müdürü Albert Hofmann'ı cep telefonundan arıyor.
Hofmann, oteldeki durumu anlatıyor.
"Lobideki işgalci Çeçenler'in şefiyle beraber olduğunu" söylüyor ve telefonu, işgalcilerin başkanı Muhammed Tokcan'a veriyor.
Erkan Mumcu da bu oldu - bitti karşısında bir an tereddüt yaşıyor.
Sanıyorum kuşkusu şuydu:
"Muhammed Tokcan'la konuşması, acaba teröristlerle devletin müzakeresi gibi yorumlanabilir miydi?"
Sonra... "En ufak bir ödünde bulunmamak koşuluyla bu eylemin sona ermesi için kesin tavrı ortaya koymanın yararlı olacağına" karar veriyor.

Böyle görüşmelerde psikolojik üstünlük önemlidir.
Telefon konuşmasında psikolojik kırılma noktaları şöyle; Muhammed Tokcan, telefonu aldığında saygılı bir üslupla Çeçen davasını anlatmaya başlıyor. Bakan Mumcu, sözünü kesiyor. "Anlatılma yerinin ve yönteminin yanlış seçildiğini" söylüyor.
Yani hadisenin, tek taraflı eylemci propaganda nutkuna dönüşmesine izin vermiyor.
Bu bir....
Tokcan, "polisin çekilmesini" istiyor, "aksi halde olayların kontrolünden çıkabileceğini, iki ateş arasında kalacak otel müşterilerinin yaralanabileceğini ve can kaybı olabileceğini" öne sürüyor.
Bakan Mumcu "polisin geri çekilmeyeceğini, masum insanların kafasına silah dayayarak istekte bulunulamayacağını derhal teslim olmalarını" söylüyor.
Bu da iki...
Sonrası, özel servis müzakerecileri için nispeten hazırlanmış ortam...
"Turizm şantajını" amaçlayan eylemde Turizm Bakanı'nın sesinin titrememesi ve ödün vermemesi, eylemin çökmesinde ağırlıklı etken.

Bu eylem için, her ülkeden konuk bulunan ve uluslararası bir konferansın yapıldığı otelin seçilmesi ilginç.
Çeçenler'in "doğrudan Türkiye'yi hedef almamaya özen gösterdikleri" düşünülürse, "bu eylemde onları taşeron olarak kullanan bazı ülkelerin bulunduğu" kuşkuları var.
Öte yandan... Son yıllarda ayrılıkçı eylemlerin ve şiddet örgütlerinin çökertilmesiyle rehavete girildiği izlenmekteydi.
Bu son Çeçen eylemi, şiddet örgütlerine karşı gevşememek ve önleyici istihbarat gereğini gösteren bir uyarı.
Turizm sezonu açıldığında, - ağzımızdan yel alsın - yazlık turizm merkezlerinde birkaç eylem, Türkiye'ye bütün rezervasyonların iptaline neden olabilir.
Mısır, bunu yaşadı.

Turizm Bakanı Mumcu, "eylemin geç saatlerde başladığına ve sabah saatlerinde bitirildiğine" işaret ediyor.
"Bu nedenle dünya medyasında, sürmekte olan bir eylem gibi yer almadı" diyor.
Bir gece önce, yerel gazete ve televizyonları arayarak "konunun büyütülmemesini" rica etmiş.
Dünyadaki bütün turizm bürolarımıza da hemen "hadisenin kanlı bir eylem olmadığı, sadece Çeçen davasının duyurulması için geçici bir - nokta - işgal yapıldığı" yolunda bilgi notları geçilmiş.
Keşke her Bakan, kendi konusunda Mumcu'nun duyarlığını, takibini ve etkinliğini gösterse.
Öte yandan... Çeçenler, din kardeşimizdir. Soydaşlarımızdır.
Özgürlük mücadelesi veriyorlar.
Saygılıyız.
Ama bu, Türkiye'yi çok zor durumlara düşürebilecek eylemleri topraklarımızda koyma hakkını onlara vermez.
Avrasya eylemlerinden sonra hapishanelerden neredeyse kaçmalarına göz yumduklarımız, affettiklerimiz bize böyle mi teşekkür etmeliydiler?
"Terör" ile "hoşgörü", biraraya gelmemeli.
Rusya'nın bu bağlamda, aramızdaki 1999 Deklerasyonu'nu hatırlatması doğrudur.
Ama o deklerasyonun, topraklarında PKK bürolarına izin veren Kremlin yöneticilerini de bağladığını unutmasınlar.