Bugün Bir soru: "Neden hava harekâtı, sabahın ilk saatlerinde değil de gece yapıldı?" Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, "PKK kamplarını artık BBG evleri gibi gözleyebiliyoruz" dediğine göre bu mümkündü.Genelkurmay, harekât odasındaki ekranlarda Kandil'deki ve diğer Kuzey Irak'taki tüm PKK kampları "canlı yayınla" izleniyor...O halde jetler ekranlara sabahın 6'sında "içtima" görüntüleri yansıdığı anda kampları vurabilirdi.Kurmay hesapları ya da teknik boyutlar bağlamında bir dizi bilemediğim neden olabilir...Ama kaç PKK'lı öldü hesabı yapanlara karşı gene de "iletişimci" şapkamın altında şöyle düşünüyorum :Farz ediniz ki jetler, PKK kamplarını sabah 6 içtimalarında eşzamanlı vurdu. Toplu halde çıplak arazide sıralanan binlerce PKK'lı aynı dakikalarda öldürüldü. (Bekaa Kampı'ndayken konuştuğum Öcalan'ın karabasanı da buydu.)Ertesi gün dünya kamuoyuna yansıyacak görüntüleri düşünüyorum.Birer futbol sahası büyüklüğündeki alanlarda yüzlerce, binlerce üst üste yığılmış ceset...Kimisi yanmış, çoğu kanlar içinde... Kopmuş kol ve bacaklar... Başsız bedenler, bedensiz başlar...Hâlâ dumanları tüten yanmış alandaki bu ceset yığınından fotoğrafların ve filmlerin dünya medyasında yayınlanışını tahayyül ediyorum.Türkiye'den kilometrelerce uzakta bir alanda toplanmış, ellerinde sadece tüfekler olan kızlı ve erkekli gençler, "çağın en gelişmiş ölüm makineleriyle Türkler tarafından öldürülmüş" gibi bir dış görünüşle algılanacaktı her şey...Kimse onların içlerinde onbinlerce insanımıza kıymış canilerin olduğunu sorgulamayacaktı.Türkiye'ye karşı müthiş bir tepki dalgası kabaracaktı.Acaba Türkiye'nin yürüttüğü küresel diplomasi için yararlı olur muydu bu? Hava kuvvetleri çok zor bir gece harekâtını başarıyla gerçekleştirdi. Ancak... PKK cinayetleri yüreğimi dağlamıştır.Onların barbarca bastıkları dağ karakollarına, katliam yaptıkları köylere gittim.El kadar bebeklerin kefene sarılarak gömülmek için bir kerevete sıralanmış cansız bedenleri , unutamayacağım vahşet tanıklığıydı.Lanet okudum.Benim yaşadığımın bin mislini yaşayan TSK komutanları da içlerinde volkan gibi ateş taşıyorlar.Ama... Buna rağmen -yanılmıyorsam - sonrası da düşünülmüş, planlanmış ince ayarlı bir harekât yaptılar.İstismar malzemesi olabilecek ceset manzaraları için fırsat vermediler. Ama çok daha etkini... bu harekât ile PKK'nın omurgası kırılmıştır.Hastanesi, enerji santralı, füze atarları, silah depoları, cephanelikleri, internet, radyo, telsiz merkezleri yiyecek ve giyecek stokları yok edilmiştir.En önemlisi umutları, moralleri çökmüştür. Dokunulmazlık psikolojisi yırtılmıştır. Kaf dağındaki burunları kırılmıştır. Gerçi bu bir son değildir, sonuncu harekât da değildir. Yüreğim yanıyor Televizyonu açtım. Rap sanatçısı Ceza'nın her kelimesi balyoz gibi iniyor ekrana...İşte art arda sıraladığı dizelerden birkaçı...Hamili kart yakınları, yakınlarının yakınları, satın alıyor yarınları /Tok gezenler karınları /Rüşvet çözer sorunları, para basar torunları /İnanç deyip insanlara kendi ceza kesenler /Zihniyet hem kara, hem de çıkar sağlar yalanla /Türkiye sizinle gurur duyuyor.Ekrandaki bu dizlere müthiş görüntüler eşlik ediyor.Nefesimi tutarak izlemiştim."Çılgın bu çocuk ... Müthiş" sözcükleri salıverdiğim soluğumla birlikte boşandı ağzımdan...Ve ardından bir sürpriz söylem:Tüm bunlardan utanç duyan herkes; Milliyet de sizinle gurur duyuyor.Milliyet'in imaj filmiymiş meğer...Beyinlere, yüreklere, medya tarihine iz bırakacak.Fazıl Say'ın çizdiği "Türkiye görüntüleri"yle örtüşmesi, bir ilahi "tesadüf" mü?Yoksa, "hiçbir şey tesadüf değildir" mesajını veren ve ayrı ayrı sanılan şeylerin aslında birbirini tamamladıkları "tevafuk" mu? gunericivaoglu@milliyet.com.tr FAZIL SAY VE CEZA