Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BDP’nin (Barış ve Demokrasi Partisi) içi boşaltılmıştı.
HDP’nin (Halkların Demokratik Partisi) yanında “işlevsiz” kalmıştı.
BDP baş harflerinden oluşan logosunu devam ettirecek ama bugün başka bir BDP oluyor.
Açılımı “Bölgelerin Demokrasi Partisi”ne dönüşüyor.
Başına da HDP’den istifa edecek Emine Ayna ile Kamuran Yüksek eş başkanları olarak geçecek.
Böylece parti yeniden aktive olmanın yanı sıra bir sivil toplum örgütü olarak ilerinin “özerk demokratik Kürdistan” zemininin taşlarını döşeyecek.
...............................
Daha sonra hangi 3 harfli partiye evrilir, tahminler var.
Ancak...
“Niyet okumaya” girişmeden şu son isimin şifrelerini çözelim.
Çok da zor değil.
“Bölgeler” kelimesi zaten yeterince anlamlı.
“Türkiye’nin özerk bölgelere ayrılması... Bunların milli savunma, dış politika, -büyük ölçüde- maliye, para çıkarma (basma) başta olmak üzere Ankara’ya bağlı olmaları.
Genel de Ankara’dan düzenlenmekle birlikte özerk bölge yönetimlerinin eğitimde de işlevlerinin olması.”
..............................
Bugünden yarına böyle bir “yeni Türkiye” oluşmaz elbette.
Ama...
“Hiç olmaz” da diyemem.
Özellikle “barış sürecinin” nerelerden başlayarak evrilmeleri ve şu geldiğimiz noktaya bakarak gelecek için kategorik “yok artık, o kadar da değil” tavrını koyabileceklere “ihtiyatlı” olmalarını tavsiye ederim.
“Olmaz deme olmaz olmaz” diye bir özdeyişimizi hatırlamakta/hatırlatmakta yarar var.
“Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünden” yanayım.
Çoğumuz da öyle.
Hatta...
Kürt kökenli “eş” yurttaşlarımızın da -radikal azınlık hariç- Türkiye’den ayrı bir Kürdistan istemediklerini kamuoyu araştırmaları açıkça ortaya koyuyor.
Sanıyorum formüller Türkiye’nin bütünlüğü içinde üretilmekte.
Ayrıca...
Sadece “Kürdistan özerk yönetimi” gibi “ırka” dayalı bir yönetim farklılaşması değil Türkiye’nin bölgelere ayrılarak her biri için “demokratik özerklik“ önerilmesi dikkat çekicidir.
“Bütünlüğün” yeni ve ülkenin tümünü kapsayan bir yönetim, bir idari ve siyasi yapılanmayla sürdürülmesi hedefleniyor.
Türkiye’nin yeniden dizayn edilmesi söz konusu.
“Silahların bırakılması” için “kalıcı barışın” böyle sağlanacağının mesajı var “Bölgelerin Demokrasi Partisi” adında.
............................
Siyasette estireceği fırtınaları bir yana koyun bu yeni yapılanma en azından “Anayasa değişikliğini” gerektiriyor.
“Anayasa değişikliği” hatta bir “yeni Anayasa...”
Ancak “AK Parti ve BDP oylarıyla” -o da belki- mümkün olabilir.

FİİLİ BAŞKANLIK

BU kabuk değişimi sancıları zaten şimdiden hissedilirken Türkiye bir ciddi yapısal değişimin de görüntülerini yansıtmakta.
Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanı seçilirse “fiili başkanlık” yapacağının kuvvetli işaretlerini vermekte.
Bunu söylemlerinden açıkça okuyoruz.
O halde sistemi başkanlığa dönüştürecek bir “Anayasa değişikliği” veya “yeni Anayasa” kendini dayatacak gibi görünüyor.
Hem barış sürecinin kesin sonuca ulaşması ve hem de özerk demokratik bölgelerin bağlanacağı “başkanlık” için de Anayasa’nın değişmesi ya da yenisi güçlü bastırabilir.
Bunlar ne kadar ve nereye kadar gerçekleşebilir?
Şimdiden kesin tahminler zor.
Ama...
Sadece yeni şartların sosyal ve siyasal baskıları bile az sancılı olmayacaktır.
Ve nihayet...
En geç 10 yıl sonraki Türkiye’nin bugünkünden çok farklı olacağı kesindir.