Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Böyle demiş Yunus Emre.Burada kalp gerçek inançtır.Yunusun seslenişi, inancı tam olmayan ve Kudüste, Mekkede, Medinede gösteriş için kendilerine vitrin çizenleredir.1980den sonra Türkiyede politikacıların hatta liderlerin hacca, umreye gitmeleri adetten oldu. Oysa daha önceleri "laik Türkiye" ilkesinin gereği olarak böyle görüntüler verilmezdi.Örneğin... Adnan Menderesin danışmanlığını da yapmış bulunan Selahattin Beyazıt anlatmıştı: "Adnan Menderes de camiye gider, zaman zaman namaz kılardı ama sabahın karanlığında... Gizlice. Kimse görmez, bilmezdi." Gerçek inancım şöyledir: Allahı arıyorsan eğer, kalbinde ara! Yoksa Onu ne Kudüste ne Mekkede ne de hacda bulabilirsin. Sonraları bu "özen" bir yana bırakıldı.Politikacılar, liderler, cuma öğle namazlarında, "hac"da "umre"de fotoğrafla, kamerayla gazete sayfaları ve TV ekranlarında görünür oldular.Erbakan bunu 10larca kez yaptı.Özal ve Demirel de Kabeye gittiler.Onlar, elbette Erbakan gibi vitrin merakları nedeniyle orada değillerdi.Ama...Asıl 7. Cumhurbaşkanı Evrenin tutumu farklı oldu. Kabeye gidişi gizli oldu, ihram içindeki görüntülerini toplumla paylaşmadı. Cuma defileleri Başbakan Erdoğan da, medyayı atlatarak, gizlice umre yapmış, Medineye Muhammed Peygamberin kabrine gitmiş.Kabenin damında secdeye gelmiş, dua etmiş. Bunun reklamını yapmamış olması olumludur. Allahı kalbinde arıyorsan, inancını kanıtlamak için vitrine ihtiyaç olmamalı.......Ben de, Kabenin taş tavanında, örtünün altında secdeye geldim, dua ettim.Orada, kıble olmadığı için damda Kabenin dört duvarından her biri kenarında secdeye gelinir. Bu olanak herkese verilmez.Şansım, dönemin Başbakanı Süleyman Demirelin Suudi Arabistan gezisinde gazeteci olarak bulunmaktı. Demirel ile birlikte bizi de örtünün içine almışlardı. Erdoğan... Gizlice Kabe izlenimlerimi yansıtayım.Kabeye birkaç kilometre yaklaşıldığında, harikulade bir görüntü çarpması oluyor.Işık seliyle yıkanan laciverte yakın mavi çöl gecesi... İç içe daireler halinde 100 binlerce beyazlar içinde insan... Bu daireler, ortalarındaki simsiyah örtü altındaki efsanevi Kabenin etrafında dönüyorlar.Bu ihtişamı uzun süre seyretmiştim.Ancak, az sonra onların arasındayken hala aynı duyguları taşıdığımı söyleyemem.Kahverengi plastik şıpıdık terlikler içinde, nasırlı, kirli ayakları, çarpık bacakları ile, bir Arap rehber, adeta koşar gibi dönüyordu. Bu arada biz de koşar adımlarla onu izleyerek şavt ediyorduk. 7 şavt ile "tavaf"ta bulunmuş oluyorduk. Bu dönüşlerde, Kabenin duvar köşelerinden birine gömülmüş Hacer - ül Esved taşı önüne her gelişimizde, Arap rehber, eliyle taşa bir şeyler fırlatır gibi yapıyor, bağırarak bir şeyler söylüyordu. Söylemleri kutsaldı ama sesi, vücut dili saygı ve özenden yoksundu.Kutsal su "zemzem"in bulunuşunu simgeleyen Safa ve Merve arasında Say ederken de hayal kırıklığı yaşadım. Araplar her tarafı beyaz fayans döşemişler. Oraya büyük bir banyo havası vermişler.Ve gene o özenden yoksun koşuşturma...Ya, kutsal zemzemin şehirler arası otobüs yolculuklarında taşınan plastik beyaz bidonlar sıradanlığında satılışı!Medinede Muhammed Peygamberin kabrinin hemen yanında, halılara gelişigüzel yatmış çıplak ayaklı Araplar uyukluyordu.Bu bir estetik kıyımıydı.Ama... Her şeye rağmen Mekke ve Medinede Umre manzaralarını "kalbimin gözüyle" görmeye çalıştım. g.civaoglu@milliyet.com.tr Tezat