Filmde geçen WIN WIN (kazan kazan) formülü, tüm tarafların kazandığı, sonuçtan memnun kaldıkları çözümü getiren bir formüldür.
Kalıcı, sağlam beraberlikler, bu formülle kurulur ve sürdürülebilir.
İtalya Başbakanı Berlusconi ve Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın ARİA - AYCELL nişanını takmış olmaları, böyle bir "kazan kazan" çözümü olarak görülüyor.
Bu "kazan kazan" çözümü öncelikle ulusal boyuttadır.
İtalya'nın mobil telefon şirketi TİM, İş Bankası ile Türkiye'ye en büyük yabancı yatırımı yapmıştır.
Ancak, TİM ve İş Bankası ortaklığıyla kurulan ARİA ile aynı sektördeki diğer iki büyük şirket arasında şu ya da bu nedenle dolaşım konusunda anlaşma sağlanamamıştır.
Kim haklı tartışmasının yeri bu sütun değil.
Ancak...
Bir süre önce ARİA, bu anlaşmazlık nedeniyle uluslararası tahkime gitmek ve Türkiye devletinden 2 buçuk milyar dolar tazminat istemek kararını açıkladığından beri, Türkiye'de yatırım projeleri olan yabancı sermaye sahiplerinin TİM'e başvurduğunu ve Türkiye'nin güvenirliği bağlamında sorular sorduklarını dinledim.
ARİA - AYCELL birlikteliği, bu olumsuz ve tereddütlü görüntüyü değiştirmek adımıdır.
Hem bu alana yatırım yapan sermaye kazanmaktadır, hem de yabancı sermaye için özel yasalar çıkarma hazırlığında olan ve Yabancı Sermaye Ajansı kurmanın eşiğinde bulunan Türkiye...
TİM, zaten Türkiye yatırımını vergisinden düşmüş, çekilmeye hazır hale gelmişti. Böyle bir olumsuzluk, Türkiye'nin yabancı sermaye girişlerinde şalterin inmesine neden olabilirdi.
Yani...
ARİA - AYCELL birlikteliği ile kazanan bir diğer taraf da Türkiye ekonomisidir.
Bu yeni oluşum, pazarda rekabeti alevlendirir... Tüketici daha az ücretle konuşabilir.
Diğer büyük şirket TURKCELL'in Genel Müdürü Muzaffer Akpınar da gazetelere olumlu demeç vermiş, "Biz nişanın hayırlı olmasını, evliliğe gitmesini istiyoruz. Piyasadaki şirketlerin 4'ten 3'e inmesi sağlıklıdır" demiştir.
Çünkü, ancak kalıcı şirketler maceradan uzak durur, ciddi fiyatlarla rekabet yapabilir.
Fiyatın ötesinde, tüketiciye daha iyi hizmet sağlanması da rekabetin ürünüdür.
O halde "kazan kazan"ın taraflarından bir diğeri ve belki de en önemlisi tüketicidir.
Öte yandan...
Özelleştirilme sürecinde olan Türk Telekom'un değeri de, bu evlilik gerçekleşirse yükselecektir.
Çünkü, kazançlı ve kalıcı bir mobil telefon şirketi olacaktır.
Ayrıca Türk Telekom tümüyle değil, kısmi özelleştirme yaparak bu yeni oluşumdaki yüzde 40 hissesini satabilir.
Bazı kişisel kriz yönetim örneklerine işaret edelim.
Berlusconi, bu kriz sürecinde, hiç konuşmamıştır. Ankara ile Roma arasında sessiz ve derinden iletişimle çözüm yolunu aramıştır.
ARİA da, tazminat talebiyle uluslararası tahkime başvurduğunda, Erdoğan ve bakanları esip gürlememişler, tehditler savurmamışlardır. Berlusconi geldiğinde de, işi uzatmadan cesur kararlarla çözmüşlerdir.
Tüm bu süreçte, ARİA yönetimi de serinkanlı ve sağduyulu bir politika izlemiştir. Uluslararası tahkime, sürpriz bir açıklamayla ansızın gitmemiştir. Yetkili kurumlarla diyaloglarında, bu son çareye adım adım yaklaşıldığının mesajlarını vermiştir. Önce Genel Seçim arifesinde, ardından seçimi izleyen aylarda eski ve yeni hükümetlere karşı tavır alıyormuş gibi görünmemek için uluslararası tahkim başvurusunu beklettiklerini bildirmişlerdir. Sonra Irak krizi çıkmıştır. Hükümete, savaş sürecinde de, "tahkime gitmeyeceğiz" mesajı verilmiştir. Irak savaşı da bitmiş ve artık son çare olan tahkim başvurusu yapılmıştır. Geçirilen bu özenli ve ince ayarlı süreç nedeniyle ARİA tepki almamıştır.
Ancak, gene de her şey pembe değil...
Burası Türkiye, sözlerin devamını, uygulamayı görmek gerek.
Ayrıca, koşullar nasıl saptanacak?
Bunlar da gözlenecek.
Hayırlı olmasını diliyoruz.