AB'nin
Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen için birkaç
"aykırı" izlenim...
Dışişleri Bakanı Cem, Verheugen'i
Peri Bacaları'na götürüyor.
Yöredeki
Rum köyleri de geziliyor.
Köylüler,
Cem'e,
Verheugen'e
Rumlar'ın bıraktıkları bu köylerdeki evlere nasıl baktıklarını, onardıklarını anlatıyorlar.
Kelimelerinde
Rumlar için hiçbir olumsuzluk yok.
Tam tersine...
Geçmişten bugünlere uzanan güzel anılar yansıtılıyor.
Verheugen şaşırıyor.
Belli ki, böyle bir manzara hiç beklemiyormuş.
Etkilendiği seziliyor.
Kendi diliyle
Küçük bir yerleşim birimine geçiyorlar.
Yörenin
Belediye Başkanı'nın eşi,
Verheugen'le güzel ve akıcı
Almanca konuşuyor.
Meğer yıllarca
Almanya'da çalışmış.
Gidilen köylerde ve
Peri Bacaları'nda halk arasından çok sayıda
Almanca konuşanın çıkması da ilginç.
Verheugen, halk tabanı ile
Almanya arasındaki kültürel dirsek teması üzerine
"burada yabancılık çekmiyorum" diyor.
- Türkiye'de saptadığı bazı ciddi olumsuzluklara karşın - yazacağı
Katılım Ortaklığı Belgesi'ne yansır mı bilinmez ama
Türkiye'nin
AB adaylığına böyle merceklerle de bakmak olanağını buldu.
Ankara rüzgarı
Ya
Ankara?Bu soruya, önce dünyanın ve
AB'nin en büyükleri arasında yer alan bir devletin
Ankara Büyükelçisi'nden söylemle gireceğim:
"AB'ye tam üye olmak için başvuruyu yapan Türkiye'dir.Bu başvuruyu yaparken kulüp üyeliği için aranan nitelikleri biliyordu.
Biz, o niteliklerle uyumu kabul ettiğinizi düşünerek, adaylığınıza 'Evet'
dedik.
Artık...
Biz ve siz yok.
Çünkü...
Hep birlikte olmamız gerekiyor.
Her sözümüzden, her tavrımızdan, her ziyaretimizden kuşkulanarak, bizi Türkiye'ye karşı potansiyel suçlu gibi gördüğünüzde bütünleşmeye nasıl yürürüz?
İnsan hakları... Demokrasi kalitesi... Ekonomi... Üyelerin birbirleriyle kavgalı olmaması AB'nin temel ilkeleri.
Türkiye ile bunları paylaşmak istiyoruz.
Ayrı kamplarda değiliz."Özen
Bu iddia için
"keşke" diyelim.
Şekle gelince...
AB Sekreteryası, Türkiye'nin en duyarlı olduğu konularda özellikle
"Kürt" ve
"Kıbrıs" gibi kelimelerde
- nispeten - özenli.
Bu iki kelimeyi
Türkiye'nin ayağına basacak şekilde kullanmamakta.
Geçenlerde,
Peri Bacaları izlenimlerini dinlediğimiz
İsmail Cem de,
Verheugen'in ziyareti sırasında
"aynı özeni gösterdiğini" söyledi.
Zaten...
Verheugen'in sözcüsünün
Milliyet'e yaptığı açıklama da bunu ortaya koyuyor.
Ne var ki...
Kimse, her şeyi toz pembe sanmasın.
AB'nin alt kademelerinde her iki konuda beklentiler daha sansürsüz kelimelerle dile getirilmekte.
AB Parlamentosu, o iki duyarlı konuda
- çirkin - kararlar bile almakta.
Üstelik...
Türkiye'ye diş bileyenleri de az değil.
AB'nin genişleme politikaları, elbette onlardan büsbütün bağımsız olamaz.
Ancak...
ABD'de olduğu gibi,
AB'de de yasama meclislerinin duygusallığı ve popülüzmi başka... Yönetimin akılcılığı başkadır.
Bu nedenle...
AB yönetiminin, duyarlı konularımızdaki çizgileri
Ankara'yla tam örtüşmese bile, söylemlerini akılcılığın süzgecinden geçiriyorlar.
Çünkü...
Ne
Brüksel, Türkiye'de kamuoyunu tahrik edebilecek ve dayatma izlenimi verecek söylemlerle, kağıtlarla... Ne de
Ankara sadece iki konuda değil, ortaklığın gereği her konuda
- Türkiye'nin onurunu, egemenliğini ve çıkarlarını elbette gözeterek - bazı gerekli adımları atmamakla sonuç alabilir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr