Güneri CIVAOĞLU
Dışişleri Bakanlığı'nın üst düzeyine gelen,
Batının büyük devletlerinin elçileri, şöyle diyorlar:
"KKTC'deki Büyükelçinizin sıfatını değiştirin. - Genel Vali -
deyin.
Yeter...
- KKTC ile ortaklık konseyi toplamanıza -
ne gerek var?
- İleri entegrasyon -
lafına da gerek yok.
KKTC, çoktan Türkiye'nin bir eyaleti."
Tabii, bu bir
"kara mizah..."
Türkiye, gerçekten
KKTC'yi ilhak etmiş olsaydı, herhalde
Avrupa'da ve
ABD'de yer yerinden oynardı.
Fakat...
Bugünkü görüntüye bakarak
"KKTC ile neredeyse bütünleştiğimizi - eleştirmek -
ve - federasyon formülünde bizim samimi olmadığımız -
kanısını" belirtmek istiyorlar.
Zaten, bu kanı varken ve böyle mesajlar verilirken,
Ankara'da
Kıbrıslı ve
Türk bakanlar, Ecevit'in deyimiyle
"daha ileri bütünleşme"yi sağlamak üzere bir araya geldiler.
Aslında...
Bu tavrımız, aynı gün
Avrupa Birliği'nin
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'yle
tam üyelik görüşmelerini başlatmasına karşı gövde gösterisidir.
Peki...
Bu doğrultu
KKTC halkının tamamı tarafından paylaşılıyor mu?
Kıbrıs'ın Sesi gazetesi bir süre önce halkın nabzını tuttu.
Soru:
"Avrupa Birliği'ne girmemizi istiyor musunuz?"
Cevapların
yüzde 90'ı "EVET".
"EVET'lerin yarısı - Türkiye'nin de AB'ye tam üye olması -
diğer yarısı ise - Türkiye'nin güvencesi -
koşullarını" öne sürmüşlerdi.
Yani...
Türkiye dışlanarak ya da
Türkiye güvencesi olmaksızın değil.
3 muhalefet partisinin üçü de
Avrupa Birliği'nden yana.
Ama...
Çok küçük bir azınlığa sahip olanı dışında hepsi
Türkiye güvencesini arıyorlar.
Bu saptamaya, tıpkı dünkü yazımda olduğu gibi
"şimdilik" ihtiyat kaydını koyuyorum.
Çünkü...
AB'nin planı açıkça görülüyor.
"Kuzey Kıbrıs'ta iştahları kabartmak ve Türkiye'nin yörüngesinden çıkartmak..."
Bunun için müthiş propaganda harcamaları yapılıyor.
Mesajlar şöyle:
"- Kuzey Kıbrıs'ta oturduğunuz evler dahil, hiçbir şeyden emin değilsiniz.
- Narenciyeniz bile - çalıntı mal -
ilan edildi. Satamıyorsunuz. Bahçelerinizde çürüyor.
- KKTC pasaportuyla bir yere gidemiyorsunuz.
İngiltere bile vize istemeye başladı. Türkiye'nin verdiği pasaport da vize gerektiriyor.
- Eğer Güney Kıbrıs ile AB'ye girerseniz, hemen sizin özgürlüğünüzü ve kimliğinizi güvenceye alacak bir - siyasi çözüm - devreye girecek.
- 10 yıl süreyle Avrupa Birliği'nin parasal yardımları, sadece Kuzey Kıbrıs'a akacak. 10 yıl içinde, bugün fert başına 3 bin dolar olan Kuzey Kıbrıs milli geliri, Güney'deki 15 bin doların üzerine çıkarılacak. Güney ve Kuzey Kıbrıs ekonomik açıdan da eşitliğe kavuşmuş olacak.
Avrupa Birliği vatandaşı sayılacaksınız.
Pasaportlarınızla vizesiz dolaşabileceksiniz."
Bütün bu propagandanın etkisiz olduğu sanılmasın.
Eğer bir yıl sonra
Kıbrıs'ın Sesi, bir
kamuoyu araştırması daha yaparsa, sonuçlar daha farklı olabilir.
Gene
Kıbrıs'ın Sesi gazetesi, bundan bir süre önce
"10 milletvekili ve 2 bakanın gizlice Kıbrıs Rum Kesimi pasaportu kullandıkları" haberini yayınladı.
Adlarını verdikleri kişiler tarafından gazete hakkında davalar açıldı.
Haberin
doğruluk ya da
yanlışlık tartışmasına girmeyiz.
Ancak...
Rum kesiminin
- hazırlamakta olduğu Truva Atı'nı gözlerden gizlemek için - rakamı küçülterek
"sadece 2 bin KKTC vatandaşının gizlice Kıbrıs Rum Kesimi pasaportu aldığını" açıklaması ilgi çekicidir.
Bu rakam çok daha yüksek olabilir.
Bu pasaportla, hiç engelsiz seyahat edebiliyorlar.
Avrupa'da mülk ediniyorlar.
İngiltere'nin
sıfır maliyetli, sosyal sigortalı bütün sağlık hizmetlerinden, yararlanıyorlar.
Çocuklarının
İngiltere'deki
eğitim giderlerine yüzde 80 indirim yapılıyor.
Buna benzer pek çok kolaylık
AB'ye tam üyelik gerçekleştiğinde, bütün Avrupa Birliği üyesi ülkeler için de geçerli olacak.
KKTC'liler,
İngiliz egemenliği altında Avrupa ile ve
özellikle İngiltere ile aynı değer yargıları dalga boyunda yaşamaya alışmışlar.
Çoğunluk...
Kendilerinin
- Batı Trakya Türklerinin durumuna düşmeyecekleri - kanısında.
Sayılarına, arkalarındaki
Türkiye'ye, - TSK'nın adada 20 - 30 bin asker tutması gerektiği kanısındalar -
Kuzey Kıbrıs'ta oluşturdukları bütünlüğe güveniyorlar.
Yarınlarda bu AB'li olmak eğilimi güçlendikçe,
- Türkiye'nin Kıbrıs politikası, KKTC'nin ulusal iradesine değil, Türkiye'nin stratejik hesaplarına dayanır - hale dönüşebilir.
O zaman...
İşimiz daha zorlaşacaktır.
Çeyrek yüzyıllık bunalım politikasının artık Ankara'da yeniden gözden geçirilmesi gerekmekte.
Türkiye, ne yazık ki, dış politikanın tüm mevzilerinde adım adım geriliyor.
Ya
erken seçim tartışmaları mı?..
Bizim liderler ise
Titanik batarken güvertede hala
keman çalan, müzisyenlerin görüntüsündeler.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr