Fazilet Partisi'nin dünkü gövde gösterisi, dikkatlerin odağı oldu.
Görüntüleri birkaç açıdan yansıtalım.
Birincisi...
Recai Kutan'ın, partiye yeni Genel Başkan seçilmiş olmasıdır.
Önce...
Erbakan'ın sesi sayılabilecek 33 kişilik Kurucular Kurulu, Recai Kutan'ın Genel Başkan seçilmesini kararlaştırıyor.
Sonra...
Dünkü büyük toplantıda bu karar açıklanıyor.
Aslında...
Erbakan'ın "yasaklı dönemlerdeki kişisel siyasetine" pek uymayan bir karar...
Erbakan, 12 Eylül 1980'den sonra Refah Partisi'nin başına kendi avukatını getirmişti.
Bu kez de, Fazilet Partisi'nin başında gene, Erbakan'ın avukatı vardı.
Bu durumu sürdürmek eğilimindeydi.
Ama...
Erbakan'ın avukatı Alptekin, milletvekili değildir. Yeterince siyasi ağırlığı koyamamaktaydı.
Siyaset kulislerinde "gençlerin bastırdıkları ve hiç değilse bir - ara formül - olarak Kutan'ın Başkanlığı'nı istedikleri" konuşulmaktaydı.
Yahut...
Gençleri avutmak için bu değişimin yapıldığı...
Üstelik...
Bunlar görünen ve bilinen şeyler.
Bir de, "seziler" var.
"Partinin Erbakan değilse bile onun avukatı, yani, noter tasdikli vekili tarafından yönetilmesi" tehlikeli görülmüştür. Önlenmek istenmiştir.
FP'nin, RP'nin devamı olup olmadığı yolundaki hukuki kuşkulara büsbütün "çanak tutmamak" gibi bir önlem...
Dahası...
Kutan'ı, daha Teknik Üniversite'de öğrencilik yıllarından tanıyan Demirel'in de, "onun kişiliğini daha ılımlı bulduğu ve bunu - gerekli bulduğu kişilere - telaffuz ettiği" düşünülebilir.
Yani...
Kutan'ın seçilmesi, birden fazla nedene dayalı.
İkincisi...
FP içinde, Erbakan, hala bir tür manevi lider görünümünde.
Ankara'dan gelen haberlere göre... Onun mesajı okunduğunda 10 dakikaya yakın bir süre tezahurat sürmüş.
Erbakan, etkinliğini koruyor...
Hatta... Yasaklı oluşundan kaynaklanan duygusal bir manyetik çekim alanının ortasında.
Ama...
Kutan da, FP'nin (eski RP'nin) sevilen ismi.
Zaman içinde onun da etrafında bir çember oluşacak.
Hele...
Genel Seçimlere Kutan'ın Genel Başkanlığı'nda gidilecekse - ki öyle görünüyor - o zaman aday listelerinin belirlenmesi gibi çok önemli bir gücü elinde tutacak.
Daha sonrası ise... Şimdilik belirsiz.
Kutan, İTÜ'den bu yana arkasında yer aldığı Erbakan'ın çizdiği yolda mı yürüyecek?
Yoksa...
Kendine özgü bir politika mı izleyecek?
Örneğin...
Özal, "ben Cumhurbaşkanı vekili olduğum zamanlar dahi, Turgut Özal'ın bir adım gerisinde olmaya dikkat ettim" diyen Yıldırım Akbulut'u, Anavatan Partisi Genel Başkanlığı'na ve Başbakanlığa getirmişti.
Ama...
Zaman geldi... Akbulut da Özal'a karşı çıktı.
Özellikle Körfez Savaşı sırasında, yolları "dışa pek vurulmasa da" ayrılmış gibiydi.
Üçüncüsü...
"Gençlerin beklentisi..."
Recai Kutan'ın seçilmesi, kimilerine göre "Demirel Cumhurbaşkanı olmasından sonra DYP'de söylenen - Eylül'e kadar İsmet Abi - formülünü" andırıyor.
1993'te gözü DYP Genel Başkanlığı'nda olan kimileri "İsmet Sezgin'i Eylül'de yapılacak Büyük Kongre'ye kadar ara Genel Başkan" olarak görüyorlardı.
FP'deki gençler de, - Kutan'a bu gözle bakıyor - olabilirler.
Belki bu planları tutabilir...
Ancak...
Eğer Kutan'ın Genel Başkanlığı, seçim sonrasına da uzanacaksa, o zaman bu hesaplar, kuşku götürür.
Dördüncü görüntü...
FP'nin Genel Yönetim Kurulu'ndaki vitrin değişimidir.
Bunu daha çok makyaj değişimi olarak görenler var... Köklü değişim sayanlar da...
Erbakan'a yakın 33 kurucu üyenin düzenledikleri yeni yönetim listesinin de, Erbakan'ın onayını almış olması doğal.
Siyasi islamın katı uygulamaları izlenimini yansıtmamaya özen gösteren ve selefi RP'den farklılık mesajı veren bu vitrin düzenlemesi için, bekleyip göreceğiz.
Ama...
Bir yandan...
Yönetimde ilk kez kadınlar yer alıyor.
Öte yandan...
Dünkü tribünlerde haremlik selamlık.
Bu çelişkiler, takiyye kuşkuları yaratıyor.
Önemli olan...
Takiyye kuşkularını giderecek söylemler ve eylemlerin yansıtılması...
Kimse, bir yargıç ya da savcı rolü üstlenerek hiç bir fikri, siyasi kuruluşu, kişiyi, siyaseten infaz heveslisi değil.
Fazilet Partisi de keşke...
Selefi RP'nin yanlışlarından ders almış bulunsa... Sistemle barışık olabilse...
Ve demokrasiyi "olanaklarını kullanmak" için değil, vazgeçilmez bir siyasi yaşam felsefesi olarak uygulamanın örneklerini verse... Bunu kanıtlayacak sürekliliği sergilese...
Bundan hem kendileri kazanır, hem Türkiye...
Evet, keşke...
Gazetecilikte 40 yıla yakın süre, yeni siyaset manzaraları sonralarında genellikle düş kırıklıkları yaşadık.
Buna karşın, hala önyargılı olmamaya çalışıyoruz.
Fakat çok da umutlu değiliz...
Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr