Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunların yazılması, ekranlardan açıklanması halinde, hadisenin üzerine "basın savaşları" etiketi yapıştırılıyordu.Sanki mesleki rekabet...Gazetecilik ve televizyonculuk, iş hayatının tetikçiliği mi ki "mesleki rekabet" olsun?Her gazete, her televizyon, sanki patronlarının işleri için Ankaradaki kurumların başındakileri TV kameraları, dinleme cihazları ile gözaltına alıyorlar, yayınlarıyla delik deşik ediyorlarmış gibi bir saptırılmış rekabet iddiasıydı bu.Son aylarda, artık inkarı mümkün olmayan kanıtlarla, hadisenin "medya savaşları" olmadığı ortaya çıktı.2- Star Medya Grubundan - bazı - sorumlularının düzenlediği yapay direniş görüntüleri, bu mesleğin mensupları tarafından desteklenmedi, benimsenmedi.Dışlandılar.3- Toptancılık doğru olamaz.Dışlanmaları gereken başkanın adamlarının ötesinde, Star grubunda da çok sayıda medya çalışanı, günahların kapsamında değildir. Onların iş, ücret ve etik gazetecilik koşullarının güvencesi elbette önemlidir.Başkanın adamları ise ne yazık ki, hem o çok sayıda arkadaşlarının devlet gazetecisi statüsüne kaymalarının, hem de gazetelere, TVlere de devletin el koymasına çanak tutmanın sorumlularıdır.4- Keşke daha önceki yönetimler, görmedim, duymadım, söylemem konulu Üç Maymun tiyatrosunun aktörleri olmasalardı... Belki buralara gelinmezdi. 1- Yıllardır Uzanların iş yaşamlarında, Star grubu yayın organlarının "silah" gibi kullanıldığı yazılır, konuşulur. Hadisenin "basın savaşları" olmadığının anlaşılması ötesinde, bir başka anlaşılması gereken şey, bunun, AKP ile Genç Parti arasında bir "siyaset savaşı" da olmadığıdır.O halde...Uzanlara ait tüm şirketlere yapılan operasyonun, TMSF tarafından el konulan diğer bütün gruplara da yaygınlaşmasıdır.Aksi halde...Batıklar arasında, eskiden "medyası olanlar" ayrımı varken bu kez de "siyasi partisi olan" ve "olmayanlar" ayrımı kuşkusunu yaratır.Yıllarca hadisenin üzerine "basın savaşı canım" etiketi yapıştırıldığı gibi bundan böyle de "siyasi partilerin savaşı" şalı örtülür.Toplumun kafası karıştırılır.Aralarında, çocuklarının okul taksitlerini, muhasebeci ve avukat ücretlerini bile ödemekte güçlük çeken bir - ikisi dışında, çoğunun herkesle alay edercesine sürdürdükleri - tatlı hayatların - üzerine gidilmelidir. Ya siyasi rekabet Öyle görünüyor ki, batıklara doğru ikinci dalga yükseliyor.Birincisinde zaman zaman hukukta soru işaretleriyle kantarın topuzu kaçtı. Linç izlenimi veren bazı yargısız infaz görüntüleri tersine tepti... Toplum vicdanını sızlatan bugünkü eski tas, eski hamama böyle geri gelindi.Bu kez hukukun rehberliğinde yürünmeli.Yeni yasanın tartışmalı ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptali olası hükümlerinin çukurlarına düşülmeden, yanından dolaşılmalı. Bu yoldan da çok etkin sonuçlar almak mümkün.Hukukun en haklı uygulamalarının bile kamu vicdanında meşruiyetine gölge düşmemesi için özen gösterilmeli. Hukuk savaş değildir Bütün bunlar yapılırken, yönetimin ve iktidar milletvekillerinin dokunulmazlık zırhının arkasında kalmaları da doğru değildir.Hesap soranların, şeffaf olmaları gerekir.Haklarındaki dava dosyaları, dokunulmazlık nedeniyle raflarda beklemeye alınanlar nasıl soru sorabilirler?Adalet Bakanı Cemil Çiçek "Sadece milletvekilleri değil, bürokrasinin diğer dokunulmazları da var... Hepsi için yasa çıkmalı" dedi.Doğrudur.Ama...Bunu yapacak olan da bu hükümettir.Toplumun, sivil örgütlerin, kanaat önderlerinin de dalga yükselirken omuz vermeleri önemlidir. g.civaoglu@milliyet.com.tr Siyasi etik