Fakat ABye üyelik için görüşme tarihi almanın ön şartı mı? Hayır. Ancak... Şart değil, bir siyaset gerçeği.Başbakan Erdoğanın şu sözleri şart değil fakat siyasi gerçek saptamasını açıyor: "Biz reel siyaset (gerçekçi siyaset) yaparız. Ucunda umut olan adımı atarız.Umutsuz siyaset yapılmaz.Umutsuz yaşanmaz." Gerçekten bir an için geleneksel "çözümsüzlük çözümdür" atalet politikasını sürdürdüğünü düşününüz. 1 Mayıstan sonra neler olabileceğini şimdiden düşününüz. "Şarta kitlenen ama gerçeklere kör kalan" politikanın Türkiyeyi sürükleyeceği açmazlar ortadadır. Kıbrısta çözüm, ABden görüşme tarihi almanın ön şartı mı? Hayır. Çözüm olmamış... Beyinlere midye bağlatan atalet politikası hala yürürlükte... Ama, siyasetin gerçekleri ivmeler kazanarak hareket halinde. Örneğin... Türkiyenin resmen tanımadığı Kıbrıs Cumhuriyeti, Ankarada büyükelçilik açmak üzere başvuruyor. Türkiye AB üyesi bir ülkenin diplomatik ilişki kurma başvurusunu geri mi çevirecek? Hayır...Kavaklıdere/Çankaya semtinde seçkin bir yer gösterilecek buyur edilecektir.Avrupa Birliğinin Türkiye ile ilgili komisyonlarında Kıbrıs Cumhuriyetinin Rum üyeleri de olacaktır. Türkiye not verecek, Türkiye için oy kullanacaklardır. ABnin dönem başkanlıkları üye ülkeler arasında dönüşümlüdür. Önümüzdeki yıllarda bir bakacağız AB dönem başkanlığı Kıbrıs Rum Cumhuriyetine geçmiş. Yunanistan Başbakanı Smitis de dönem başkanlığı yapmadı mı? Avrupa ile sınırımız Kuzey Kıbrısı Güney Kıbrıstan ayıran Yeşil Hat olacak. Bu bağlamda aramızda, Avrupayla duvar yer alacak. Bütün bunların sorumlusu şu son bir kaç aya kadar bekleyen Türkiyenin yönetimleridir. Bayrak ve duvar Herkes bu olumsuzluğun, çözümsüzlüğün, beyinlerin midye bağladığı ataletsizlik politikasının günah keçisi olarak Denktaşı ve onun gölgesi Profesör Mümtaz Soysalı taşlıyor.Denktaşın ve Soysalın eksileri de vardır, artıları da... Fakat... Artıları da, eksileri de toplansa ve ikisi birbirleriyle çarpılsa gene Kıbrısın bu çıkmazının tek başlarına sorumlusu olamazlar. Ataletin büyüklüğü onları çok aşar. Ankarada oluşmuş dev bir urdur. Hiçbir hükümet çözüm cesaretini gösterememiştir. Demirelin söylemiyle, "Hükümet girişimleri devlete çarpmıştır." Yani, derin devlet, devletin diğer kuvvet odakları hükümetlere geçit vermemiştir. Günah keçisi Denktaş CNNnin New Yorktan naklen programına canlı yayında katılan Çandar, Gönensay, Sanberk, Köksal, ilginç yorumlar getirdiler. Köksalın şu teşhisi doğru ve düşündürücüydü:"Atatürkün dönemi dışında Türkiyenin bütün dış politika sorunları kendi sınırları dışındaki siyasal değişimlerin, dinamiklerin gerçekleriyle çözümlenmiştir.Söz gelişi Koreye asker göndermemiz, NATOya girişimiz, birinci ve ikinci Körfez savaşında üslerimizi açışımız vs.Hükümet ve devlet her zaman örtüşmüyor. Bu kez, "devlet" kavramını oluşturan odaklar hedef alınıyor. Oysa... Seçilmiş siviller de samimi dost ortamlarında açıkça itiraf ederler. "MGK toplantılarına bizler çoğu kez derslerimizi yeterince çalışmadan gideriz. Asker üyelerin ise dosyaları özenle hazırlanmıştır. Temsil ettikleri ateş gücüyle değil, kabul edelim ki bizim haylazlığımıza karşılık kendi çalışmalarıyla istedikleri kararı çıkarırlar." Bu doğrudur.Bir diğer doğru, 27 Mayıs 1960tan bu yana sivil siyasetçinin "namlu halüsinasyonu" ile yaşadığıdır. Sivil siyasetin ses tellerinde birkaçı "hep" kopuktur.Ancak bütün bunların ötesinde Ankaradaki sivil yönetimler asıl günahkarlardır. Çünkü bir çözüm modeli üretmemişlerdir. Öyle bir model ki... Dünya siyaset dinamiklerinin geliş çizgisi önceden sezilsin ve buna uyumlu proje oluşsun. İç odaklar bu projeye ikna yoluyla kazanılsın. Dış dayatmalar başlamadan uygulamaya sokulsun. Ve o günahları yıllardır sırtlarında taşıyanlar gene "Ataletsizliğin mevzilerinden" baş, diş, tırnak göstermeye başladılar. Küresel dinamikler Ne var ki, bu kez durum farklı.1- Ankarada hem sivil siyasetin hem diğer "devlet odakları"nın arkalarındaki rüzgarlar çöz" rotasında esmekte.2- Aralarındaki bazı farklar ise Türk tarafıyla Rum tarafının da karşı çıkmakta birleştikleri kadar birbirine yakın.3- Türkiyede, Kıbrısta, hatta Yunanistanda halklar "çözüm" istiyor......Görmezlikten gelseler de..."Hareketsizliğin bile hareketi gerçeği vardır."Seyir halindeki bir gemide oturmak gibi... g.civaoglu@milliyet.com.tr Güçlü rüzgarlar