Güneri CIVAOĞLU
Geride kalan hafta, biri
KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ile olmak üzere iki röportaj yapmıştım.
Sabah
07.00 uçağıyla İstanbul'a dönüyordum.
Konuk salonunda bize çay servisi yapan bir
KKTC vatandaşı, burnundan soluyordu. Öfkeden köpürüyordu:
"Ancak, Rum zulmünü yaşamamış olanlar Avrupa Birliği oltasına gelirler.
Ben Güney Kıbrıslıyım.
Zulüm altında yaşadım.
Her sabah ve akşam, işe giderken... İşten dönerken otobüslerimiz durdurulurdu.
Silahların tehdidi altında, itile kakıla, üstlerimiz aranırdı.
Bu arada...
Olmadık, çirkin sözlerin hedefi olurduk.
Sömürge yönetiminin ikinci sınıf insanları gibiydik."
Bunları anlatan
KKTC'li çakır gözlü, gür bıyıklı, sağlam yapılı bir adamdı.
Sonraki yıllarda
Kuzey'e geçmiş...
Mücahit olmuş...
Çarpışmış,
Barış Harekatı'nda görev almış.
Sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Referandum yapılsa, Türkiye'nin güvencesi ya da Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliği olmadan, sadece Kuzey Kıbrıs'ın, Güneyle birlikte Avrupa Birliği üyeliği için oy vermem.
Kesinlikle vermem.
Bu intihar olur.
Bizi gene, sömürge yönetiminin ikinci sınıf insanları haline getirirler.
İşte, Batı Trakya'daki Türklerin durumu...
Onlar özgür mü?
Onlar eşit mi?
Onlar baskı altında değil mi?
Avrupa Birliği'ne Türkiye'nin güvencesi olmaksızın ve Türkiye'siz girmek oltasını yutarsak...
Önce...
Bir gecede çoğumuzu keserler.
Sonra...
Kalanımızı da Batı Trakya'daki azınlığın acıklı haline sokarlar."
Bir önceki günün akşamı,
KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ile konuşuyorduk.
O da, yukarıdaki satırlarda sözlerini yansıttığım eski mücahitin görüşündeydi.
Bir adım geri atmayacaktı.
O da,
Rum zulmünü biliyordu.
O da,
ölüm rüzgarını derisinde hissetmiş olanlardandı.
Üstelik...
Yer yuvarlağındaki bütün
başkanların duayenidir.
Ondan eskisi yok.
Bugün dünyayı ya da ülkelerini idare ettiklerini sananları, suya götürür, susuz getirir.
"Amerika'nın yanlış oynadığı" kanısında.
O gün
Clinton'ın,
Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Klerides'e
"Rusya'dan S - 300 füzelerini almayın" mesajı dünya medyasında açıklanmıştı.
"Ne düşündüğünü" sormuştum.
"Karşılığında benden büyük ödün isteyecek. - Avrupa Birliği ile görüşmelere Rumlar'la birlikte otur. Rumlar'ın yanına heyet koy -
diyecek. Ben de reddedeceğim" cevabını vermişti.
"İyi niyetli yaklaşımımız, Türkiye'nin Kıbrıs'ta daha büyük ve etkin hava ve deniz üsleri kurmasından, diğer silahları konuşlandırmasından vazgeçmek olabilir. Tabii Rumlar da S - 300'lerden vazgeçerse" diye ilave etmişti.
Ancak...
Son tahlilde adadaki Türklerin çoğunluğu,
Denktaş ve
havaalanı konuk salonundaki eski mücahit gibi düşünse de, giderek artan sayıda
KKTC vatandaşı, Rum oltasının ucundaki Avrupa Birliği yeminin etrafında dolaşmaya başladı.
Bu oran
yüzde 40'a yaklaşıyor olabilir.
Çünkü...
Muhalefet partilerinin oyları bu oranda.
Ve muhalefet, genelde,
"Rum kesimiyle uzlaşma" istiyor.
Halk arasındaki
ekonomik hoşnutsuzluk, siyaset malzemesi yapılıyor.
Söylemleri şöyle özetlenebilir:
"- Türkiye'deki yüzde 100 enflasyon, buraya yansıyor.
Paranın değeri kalmadı.
Avrupa Birliği'ne girersek, enflasyon sıfırlarda olacak.
- Ne üretip, nereye satacağız?
Eskiden, narenciyemiz pazar buluyordu.
Şimdi, Yunanistan ve Rum'un baskısıyla narenciyemiz bile - çalıntı mal - olarak ilan edildi. Alımı yasak.
Sadece Türkiye'ye satabiliyoruz.
- Suyumuz yok.
Var olan çok az suyumuz tuzlandı.
Narenciyemiz bile lezzetini yitiriyor.
- Pasaportumuz yok.
KKTC'nin verdiği pasaportla, sadece İngiltere'ye vizesiz girebiliyorduk.
Şimdi, o da artık mümkün olmuyor.
Türkiye de bize vatandaş pasaportu vermiyor.
Bu durumda dünyadan dışlandık.
- Türkiye doğrudan yardımı kesti.
Sadece Türkiye'ye ihracat yapabiliyoruz.
Türkiyeli işadamları buraya gelip yatırım yapmıyorlar.
Oysa...
Dünya Bankası'ndan tutunuz da Avrupa Birliği'ne kadar, Güney'e para akıyor.
Güney Kıbrıs'ta fert başına milli gelir 15 bin dolar... Bizde 3 bin dolar.
- Bugün uzlaşmazsak... Yarın Kuzey'deki taşınmaz mallarımıza Rum el koyar.
Şimdi uzlaşırsak... Değişim olur."
Bu sözlerin daha ötesine gideyim.
KKTC vatandaşlarından bazıları,
Londra'daki
Kıbrıs Rum Yönetimi'nin
Büyükelçiliği'ne gidiyor.
Ve gizlice
Rum vatandaşı pasaportu alıyorlar.
Bunların çok sayıda olduğu sanılıyordu.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, "bu sayının sadece 2 bin olduğunu" açıkladı.
30 binden bahsedilirken,
Rumların "bu kadar küçük bir rakam" açıklaması, bana
Truva Atı'ndan dikkatleri uzaklaştırmak istediklerini düşündürtüyor.
Ancak...
Ne olursa olsun, halkın büyük çoğunluğu hala
AB üyeliğini istiyor...
Ama,
Türkiye ile beraber ya da
Türkiye güvencesiyle.
Hiç değilse
şimdilik...
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr