Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Medyada Kemal Kılıçdaroğlu için yorumları izliyorum.
Alkışlar da var, laf sokuşturmaları da...
Ancak...
Değerlendirme “sonuç odaklı” olmalıdır.
Sadece 1 hafta içinde aday olmak, kurultayda tüm delegelerin oylarıyla seçilmek, bunu kırmadan ve dökmeden yapabilmiş olmak “sonuç odaklı” siyasettir.
Deniz Baykal’ın desteğini de alabilmek önemli.
Hele havada “arkadan hançer” lafları uçuşurken bunu sağlayabilmek.
Sadece MYK’dan bazı isimler dışarıda kaldı ama bu da kaçınılmazdı.
Partide ikinci isim olarak dayanacağı Genel Sekreter Önder Sav için “hain” diyenlerle birlikte ekip çalışması nasıl yapılırdı?
Bunun dışında CHP sanki büyük badireden geçmemiş gibi bütünlüğünü koruyarak ve heyecan dopingiyle bu kez sandığı hedefleyen “sonuç odaklı” koşuyor.

Haberin Devamı

CHP’NİN TIRMANIŞI
Deniz Baykal’ı Mehmet Ali Birand’la söyleşisinde izledim.
Olgun ve bilgece bir konuşmaydı.
Baykal’ın altını çizdiği bir durumu iyi değerlendirmek gerek.
Baykal “CHP oyları zaten tırmanıştaydı. Yüzde 30’u yakalamıştık. Hatta aşmıştık. İstanbul’da CHP kesin birinci parti konumuna gelmişti” dedi.
“Bunu birçok kez tekrarlamıştım” diye ekledi.
Doğru...
Baykal’ın bu sözleri iktidarı çileden çıkarmıştı.
Haklı olarak rahatsız etmişti iktidarı...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığıyla birlikte zaten açık seçik görülmekte olan bu tırmanış vites değiştirdi.
İvme yaparak hız kazandırdı.
Medya desteği bu rüzgârı izlemekte.
Sokaktaki adamda artık “CHP’nin iktidara gelebileceği” fikri yeşermekte.
Kılıçdaroğlu bu dalganın sırtında ilerleyecek.
Estirdiği rüzgâr dalgayı daha da yükseltmekte.
Buna karşılık iktidar oyları inişte.
8 yıllık hükümet sürecinde iktidar yorgunluğu siyasetin gerçeğidir.
Küresel ekonomik kriz iktidar dokularına rutubet gibi işledi.
Mayıs 2010 Türkiye’sinden görüntüler böyle...

YÜZDE 5 BARAJ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kurultay konuşmasında “seçim barajını düşürmek” mesajını verdi.
Gerçi CHP’nin Meclis’teki milletvekili sayısı bu düşüncenin hayata geçmesi için yeterli değil ama siyasetin önemli bir sorununu işaretliyor.
Keşke iktidar partisi bu mesajı değerlendirse...
“Kürt açılımı” iddialarında en temel “demokrasi” çözümü budur.
BDP’nin “hülle” yapmadan Meclis’e girmesi, “şiddet ve dağ” yollarına ciddi bir alternatif oluşturacaktır.
Hatta...
Hiç belli olmaz, koalisyon hükümetlerinde küçük ortak olarak yer alabilir.
2011 seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidar şansı artık fazla değil.
Bir örnek vereyim...
CHP’de Bülent Ecevit ve ekibi parti içi iktidarı ele geçirdiklerinde, Turhan Feyzioğlu, Emin Paksüt, Coşkun Kırca üçlüsü ve onları izleyen milletvekilleri GÜVEN PARTİSİ’ni kurmuşlardı.
Bu parti 1969 seçimlerinde 568 bin oy aldı.
Yüzde 6.58 oranındaki bu oyla Meclis’e 15 milletvekili soktu.
1973 seçimlerindeki oyu 564 bindi.
Yüzde 5.26 oy oranıyla 13 milletvekili çıkardı.
1977 seçimlerinde oyları 277 bine, oy oranı yüzde 1.87’ye, milletvekili sayısı 3’e düşmüştü.
GÜVEN PARTİSİ, Yeni Türkiye Partisi gibi gücünü yitiren partilerden katılımlarla, daha sonra Cumhuriyetçi Parti’yle birleşerek adının başına önce “Milli”, sonra “Cumhuriyetçi” sözcüklerini aldı.
1973’te kurulan Naim Talu hükümetine 6 bakan verdi.
Sonra da bir başbakan; Ferit Melen...
Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP) 1978’de Bülent Ecevit’in koalisyon hükümetine katıldı, Turhan Feyzioğlu Başbakan Yardımcısı, Salih Yıldız da Devlet Bakanı oldu.
Bunları yüzde 5 dolaylarında oy alan bir partinin Meclis’te temsiline ve gereğinde hükümetlerde küçük ortak ama önemli kilit rolüne işaret etmek için yazdım.
Demokrasilerde “idare edebilir hükümet” ile “oyların parlamentoya adil yansıması” ilkeleri dengeli olmalıdır.
Cumhuriyetle yaşıt CHP’nin... DP ve AP’nin devamı DYP’nin... Alparslan Türkeş’in temelini attığı ve yükselttiği MHP’nin bile yüzde 10 barajının altında kaldığı seçimler “adalet ayağının” topalladığını gösterir.
Yüzde 5 dolaylarında bir baraj Avrupa’nın bazı demokrasilerinde ölçüttür.
Türkiye için de makul orandır.
Adaleti yansıttığı kadar “idare edebilir hükümet” ilkesiyle de dengelenir.