Prof. Mehmet Haberal’ın kendisini yargılayan hâkimler hakkında dava açması ve bu hâkimlerin tazminata mahkûm edilmeleri üzerine bir “koruma” yasası çıkıyor.
Meclis’te kabul edilmesinden sonra bu yasa gereği, hiç kimse kendisini yargılayan hâkimler hakkında dava açamayacak.
Mağdur olanlar ancak davanın kesinleşmesi sonrası sadece devletten tazminat isteyebilecekler.
Devlet ödemeyi yaptıktan sonra -gerekli görürse- ilgili hâkime rücu edebilecek, mağdura ödediği tazminat miktarını, ilgili hâkimden tahsil edebilecek.
Çok özel durumlarda
Sadece “kişiler için ve özel durumları kapsayan” yasaların çıkması hukukun temel ilkeleri ışığında sorgulanıyor.
Tarihimizde böyle “kişinin bedenine göre dikilmiş giysiler gibi ısmarlama yasalar” yok mu?
Var ama bakınız nasıl.
Bir örnek...
Dönemin Kara Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir, kendisine bağlı Ankara’daki bazı birlikleri kışladan çıkartarak ve Harp Okulu öğrencilerinin de başına geçerek 22 Şubat 1962’de “askeri darbe” kalkışımına geçmişti.
Durum kritikti.
Dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Başbakanlık binasında güvenli olamayacağı için Anakara opera durağındaki Türk Hava Kurumu binasına geçirilmişti.
Komutanlar da oradaydı.
Hava Kuvvetleri Komutanı ise karşı harekâtı havadan yönetiyordu.
Sonunda İsmet Paşa resti çekti:
“Silahı bırakır, başkaldırınızı sona erdirirseniz, Meclis’i toplayıp sizin için af kararı çıkartacağıma söz veriyorum. İsyana devam ederseniz cezalandırılacaksınız.”
İsmet Paşa daha sonra bir şezlonga uzanmış, battaniyenin altında birkaç saat uyumuştu.
Mete Akyol o anı fotoğrafladı.
Büyük sükse yaptı.
Bu nasıl bir sinir sistemiydi.
Sinir telleri sanki çeliktendi.
Boynunda padişahın “idam fermanı” ile Kurtuluş Savaşı muharebelerini yöneten, top, silah seslerinde uyuyabilen, “hoh” dediğinde ağzından barut kokusu gelen bir neslin mensubuydu.
Bütün yüksekten atmalarına karşın -anlaşılan tecrübeleriyle- Aydemir’in “teslim olacağına” emindi, şezlonga uzanırken...
Gerçekten Aydemir teslim oldu.
Başkaldırıya katılan birlikler kışlalarına, öğrenciler Harp Okulu’na döndüler.
İsmet Paşa sözünün arkasında durdu.
Hepsi için Meclis’ten “af yasası” çıkarttı.
Kanun numarası 50...
Kabul tarihi 10 Mayıs 1962...
Yasa maddesi şöyle:
“Asker kişiler tarafından 22-23 Şubat 1962 olayları dolayısıyla işlenen veya bu tarihten önce işlenmiş olup da bu olaylara esas teşkil edebilecek mahiyette bulunan fiil ve hareketler için ceza kavuşturulması yapılamaz.
Yukarıdaki fıkrada yazılı fiil ve hareketlere Türk Ceza Kanunu’nun 64 ve 65’inci maddelerinin şumurüne girecek şekilde iştirak etmiş bulunanlar hakkında da aynı hüküm tatbik olunur.”
Belirtilen TCK 64 ve 65’inci maddelerde “idam” veya “müebbet hapis” öngörülmekteydi.
Dün ve bugün
Bir parantez açayım.
Bakınız Türkiye nereden nerelere gelmiş.
Tankları sürerek, silahlı çatışmalar yaparak fiilen ihtilale kalkışanlara TBMM tarafından bir tür “dokunulmazlık” kazandırılmış.
Bugün “fiili” tek bir kalkışım olmadığı halde en yüksek rütbeliler de dahil edilerek kapsamlı davalar sürmekte.
Konuya dönelim.
1962’de 50 sayılı yasa, tamamen “kişiler” için çıkarılmış.
Hukuk tarihimizde çok ender rastlanan bir örnek.
Yani -bildiğim kadarıyla- ancak böyle olağan dışı durumlarda “kişiler için özel” yasa çıkar.
Aksi halde...
Siyasi iktidarların işlerine gelmeyen her özel durumda “kişiye özgü” ısmarlama yasalar çıkar. Bu da hukukun temel ilkelerinden “yasaların genelliği/objektifliği” ilkesiyle örtüşmez.
Kanunlar neredeyse hükümet kararnamesi gibi algılanır.
Tekrar konu dışına çıkarak noktayı koyalım, Talat Aydemir bir süre sonra yine darbe kalkışımında bulundu.
Başarısız oldu.
23 Haziran 1964 tarih ve 488 sayılı “kişiye özel” kanunla idam kararı onaylandı.
Emekli Binbaşı Fethi Gürcan ile birlikte asıldı.
BAHÇELİ’NİN ÇAĞRISINA DİKKAT
Yumurtalı protestolar sonrası dün Devlet Bahçeli, Ankara’daki üst düzey gazetecilerle bir toplantı yaptı.
Konuşmasını bir yere not edin.
“Üniversite gençliğinin yumurtalı eylemlerini doğru bulmadığını, tepkilerin sadece fikir düzleminde kalması gerektiğini” söyledi.
Bu sıradan bir sesleniş değildi.
Bahçeli tavır koyarak, kendi coğrafyasındaki ülkücü gençlere “sakin olmak” çağrısı yapıyor.
Biliyor ki...
Kendilerine “solcu” diyenler seri eylemlere geçerse, sağdaki “ülkücüler” sessiz kalmazlar.
Üniversiteler daha da karışır.
Bunu Kürt kökenli gençlerin eylemleri de izler.
Önce üniversitelerde, sonra sokaklarda Türk ve Kürt kavgaları uçuşur, büyük yangınlar çıkarabilir.
Bütün bu nedenlerle MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin zamanlaması iyi olan bir sağduyu çıkışı yaptığına inanıyorum.
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025