Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bazen “ayrıntı, asıldan” daha önemlidir.
Çankaya’daki son görüşmelerinde Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan için bir ayrıntı.
“Cumhur-başkanı adaylığı konusunda” konuştular mı?
Evet...
“Konuşmayı konuştular.”
Nisan sonuna kadar “bir araya gelerek adaylık konusunu bir sonuca bağlamak üzere konuşmayı” kararlaştırdılar.
İşte onun için “Cumhurbaşkanı adaylığını konuşmayı konuştular” diyorum.
..........................
Dün Cumhurbaşkanı Gül’ün “ikimizin durumunu görüşeceğiz, elbette başka adaylar da olabilir” mesajı “bulunulan noktanın” tespitidir.
Ama bir söylemi daha var:
“Cumhurbaşkanını halk seçecek, kimse cebinde bilmesin!..”
Bu kelimeler “kaleydoskop” gibi çevirdikçe farklı renkler almaya ve şekiller çizmeye açık.
“Biz ikimiz, kimin Çankaya için aday olacağına karar versek bile sonunda asıl kararı oylarıyla halk verecek. Bizim adayımız yerine halk başkasını da seçebilir...”
Veya...
“Erdoğan cumhurbaşkanlığına aday olursa gerisi formalite... Seçim daha sandıklar kurulmadan belli olmuştur” gibi siyaset kehanetleri gerçekleşmeyebilir...
..........................
Yukarıda yazdığım “konuşmayı konuştular” ifadesi gibi bir “anahtar” için karakalem “tasarıma” da dikkat çekeyim.
AK Parti grubunda bir anket:
Milletvekilleri “Cumhurbaşkanı olarak kimi görmek istiyorsunuz” sorusunu cevaplayacak.
Anket sonucu eğer büyük çoğunluk, hatta çoğunluk “Recep Tayyip Erdoğan” cevabını yazarsa, Erdoğan “konuşmayı konuştukları” Çankaya randevusuna elinde “kuvvetli” kartla mı çıkmış olacak?
Mümkün...
Ama...
“Erdoğan’ın Çankaya isteğine Gül’ün ‘HAYIR’ tavrı almayacağı” uzun süredir konuşuluyor, biliniyor.
Yani...
“Kuvvetli karta” Erdoğan’ın ihtiyacı yok.
Fakat...
Bir de tersini düşünelim.
Erdoğan’ın “AK Partili seçmen üzerindeki son 7 seçimdeki karizması denendiğine göre yeniden seçilmek isteyen bir milletvekili liderinin genel başkan ve başbakan kalmasını” isteyebilir.
“Düz mantık” böyle.
Ama...
Siyaset her zaman “rasyonel (akılcı)” olmayabilir.
Sadece AK Parti’de değil.
Daha önce ANAP’ta, DYP’de milletvekilleri liderlerinin Çankaya’ya çıkmasını istediler.
“Kendi yararlarına bir tercih olduğu” söylenmez.
Hissi bir yöneliş.
Psikolojik tatmin.
Milletvekillerinin bir kısmı grupta liderlerinin Çankaya’ya çıkma kararını ayakta alkışlarken, gözyaşlarını tutamıyorlardı.
“Kendilerinin yeniden seçilme” olasılığının flulaştığını, partilerinin hayli oy kaybedeceğini görüyor ama gene de liderlerinin devletin zirvesine çıkmasından manevi tatmin hissini yaşıyorlardı.
Yukarıda “AK Parti’nin Erdoğan başkanlığında/başbakanlığında son 7 seçimi kazandığını“ yazdım. Oysa...
AK Parti kurulduğundan bu yana 8 seçim kazandı.
İlk seçimin kaptanı Abdullah Gül’dü.
AK Parti milletvekilleri “asıl” içeriğine sahip bu “ayrıntıyı” zihinlerinin bir köşesinde taşımaktalar.
Kaldı ki...
Abdullah Gül “kurucusu olduğu AK Parti ile bağını hiç zedelemeden, Anayasa’daki tanımı çerçevesinde cumhurbaşkanlığı görevini ince ve duyarlı çizgide götürmek” başarısını gösterdi.
Toplumda cumhurbaşkanı adayı anketleri ona yüzde 70’e yakın desteği de göstermekte.
Bunun anlamı AK Parti’nin başında olarak Gül’le ilk genel seçimin risk sinyali vermediğidir.
AK Parti bu formülle “istikrar” beklentilerine cevap verebilir.
Erdoğan “makulü normalde” arayacak mı?