Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


1930 Dünya Ekonomik Krizi’nde Louis Armstrong adlı müziğin siyah devi Stormy Weather’ında şöyle sesleniyordu:
‘Hayat çıplak
Her yanda yoksulluk
Tasa
Fırtınalı hava...’
Aynı yıllarda dünyanın bir başka ucunda da Nâzım Hikmet’in dizeleri bu karabasanı Sesini Yitiren Şehir’iyle paylaşır gibiydi.
"Hava, kurşun gibi ağır..."
Bu paraleli Abidin Dino kurmuş. Fikret Mualla’yı anlatan kitabından yansıttım.
Avrupa, gene 73 yıl öncesini andıran ruh hali’nde.
Bir yandan ekonomik bunalıma dönüşme işaretleri veren durgunluk... Öte yandan yaklaşan Irak savaşıyla dünyanın sonu sendromu.

ABD’nin Irak’a saldırısı ile birlikte İslami terör örgütlerinin düğmeye basacakları ve yerkürenin her coğrafyasında "kıyamet patlamaları olacağı..."
Küresel ekonomik sistemi kilitleyecek ve çökertecek yüksek teknoloji sabotajları...
Evrak çantası dolusu nükleer kürün boşaltılmasıyla birçok kentte yüz binlerin ölümü...
Sulara biyolojik sızıntılar. Metrolara zehirli gaz atakları... Konser, sinema salonlarına, alışveriş merkezlerine, patlayıcılar, yangın bombaları...
Hatta...
Avrupa kentlerinin varoşlarında yaşayan İslam nüfusun, göçmen işçilerin lüks semtleri basacağı, cehenneme çevireceği kuşkuları...
Bir yıldır süren ekonomik durgunluğun altı böyle korku filmi senaryolarıyla daha da koyu koyu, kara kara çiziliyor.

Bu kadar karamsarlık yetmez mi?
Yazının başlarına; Mualla ve Dino’ya dönelim.
Fikret Mualla’nın 100. doğum yıldönümüyle Paris’te bir sergi düzenlendi. Saint Germain’in yana yana La Petite ve Visconti sanat galerilerinde...
Tablolar, Jacqusline Quillere ve eşi Süleyman Üstüner’in özel koleksiyonundan. Çok güzel tablolar seçmişler.
Süleyman Üstüner, Paris’te, üniversitede matematik ve iletişim hocası.
Serginin girişindeki bir masa üzerinde Mualla için yazılan kitaplar ve yazılar...
Dino’nun kitabından sayfalarda şu karanlık ortama karşın yukarıda bir yerlerden bizlere yaşama gülümseyiş çağrıları var.
İşte birkaçı...
Fikret Mualla, Hitler’in yükseliş devrinde Berlin’dedir. Dehşetengiz SS’lerden bir grupla karşılaşır. Onlara "gamalı haçın uğursuz olduğunu, sonlarını getireceğini" söyler.
SS’ler, aval aval sorarlar:
"Neden?"
Mualla’nın cevabı "o simge Bizans’ın da sonunu getirmişti" olur.
SS’ler bir şey anlayamadıkları için bön bön bakakalırlar.

Fikret Mualla, Türkiye’ye döner. Ayvalık Lisesi’ne resim öğretmeni atanır.
Sonra...
"Elektriği olmayan ilçenin, resim öğretmenine de ihtiyacı yoktur" diyerek istifa eder.
Ama asıl "gülünçlü Türkiye’m manzarası" Mualla’dan resim hocalığı yapabilmesi için "akıl hastası değildir" raporu istenmesi...
Abidin Dino’yla, Bakırköy Akıl Hastanesi’ne giderler.
Mualla’nın "ruh sağlığı yerindedir" raporu alması için bir hafta yatması gerekmektedir.
Ancak...
Mualla, "ya sonra beni dışarı bırakmazlarsa" korkusu içindedir.
Ne var ki orada, Neyzen Tevfik ve Taha Carım ile karşılaşır.
Onların parasız kaldıkça gelip burada birkaç hafta geçirdiklerini öğrenir.
Kuşkuları silinir.
Ne abuk, sabuk şeyler!..
Fikret Mualla gibi bir sanatçıdan resim hocalığı yapması için "akıl hastası değildir" raporu istemek!..
Güzin Dino’yu Adana Lisesi’nde öğretmenken, kocası Abidin Dino "komünisttir" diye kovmaya kalkışmak... Ama, Güzin Hanım’ın, "Müdür bey Müdür bey beni kovmaya kalkıştığınız bu liseyi, eşimin babası bu kentte valiyken yaptırmıştı. Lise onun adını taşıyor" diye kükremesi üzerine apışıp kalmak.
Oluyor bunlar işte...
Nedenini Neyzen Tevfik’ten okuyalım:
"Körler çarşısında
Ayna sattırdın felek"
...........
Bayramınızı kutluyorum. Cuma günü bu köşede... G.C.