Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı Gül’ün Diyarbakır gezisi “şık ambalajlı bir yılbaşı hediye paketi” gibi...
Kurdelesi çözülüp, kapağı açılıp içine bakıldığında beklentileri karşılamadığı söylenecektir.
Ama...
Hediyenin önemi “yakınlık jesti” olmasıdır.
Şıklığı ise devletin bir numarası tarafından verilmesidir.
Sert söylemlerin uçuştuğu şu son haftalardan sonra psikolojik iklim değişikliği yaşatacak bir ılıman esinti olarak algılanmalı.
Dozajına “ince ayar” yapılmış bir ajanda Fırat’ın iki yakasında da ılımlı izlenimler üretebilir.
Aslında...
Son haftalardaki sertlik tırmanışı yaşanmasaydı “Gül’ün Diyarbakır gezisi” için daha zengin bir ajanda taslağı konuşulmaktaydı.
Örneğin...
“600 dolaylarında katılımcının da olacağı büyük bir yemek.
Bir Türk çocuğunun şiir okuması, Diyarbakır Çocuk Korosu’ndan Kürtçe bir türkü...”
Gezinin programı biraz daha sadeleştirilmiş olmalı.
Cumhurbaşkanı Gül, Diyarbakır’da vilayeti, Büyükşehir Belediyesi’ni, Garnizonu, üniversiteyi ziyaret edecek.
Diyarbakır Barosu gibi birkaç STK’yla birlikte öğle yemeğinde bulunacak.
Halkla bir araya gelecek, sokak diyaloğu kuracak...
Bunlar da yeni yıla girerken iyi izler bırakacak yaklaşımlar.

Haberin Devamı

FIRAT’IN ÖTESİNDE MİKROKLİMA
Kürt nüfusun büyük çoğunluğu oluşturduğu Fırat’ın ötesinde Cumhurbaşkanı Gül için -nispeten- “artı” psikoloji var.
Ortamı gerecek söylemlerde bulunmuyor.
Kırıcı olmamaya özen gösteriyor.
Hatta bir önceki Güneydoğu gezisinde Kürt köylerine “Kürtçe isim” açılımına ilk ışığı o yakmıştı.
Olumlu bir imaj çizmişti.
Kısacası...
Serin iklim coğrafyalarında “ılıman mikroklima” cepleri vardır.
Örneğin...
İstanbul Boğazı’nda Tarabya ve Adalar, Karadeniz’de Acarya “mikroklima” cepleridir.
Aynı olgu siyasette de yaşanır.
Bir günlük Diyarbakır gezisi öncesinde siyasetin meteor balonları bu mesajları gönderiyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in havaalanından başlayarak -sanıyorum Garnizon ziyareti hariç- bütün gezi süresince Cumhurbaşkanı Gül’ün yanında olacağı yolundaki haberler de mikroklima hararet göstergesi.
Cumhurbaşkanı Gül bu ziyarete amacını aşan bir anlam yüklemesi yapmamaya özen gösteriyor.
Sadece “nüans” kertesinde kalacak çok küçük ayrıntılar dışında diğer Türkiye illerinden farklı bir “vurgulama” olmayacak.
Ayrıca...
Bütün yüksek binalar üzerinde keskin nişancılar, olağanüstü güvenlik önlemleri, “görevimiz tehlike” filmlerini andıran özel teknolojiyle donatılmış araçlar, halkla arasında duvar gibi uzanan özel kuvvetler gibi yadırgatıcı görüntüler istenmiyor.
Elbette güvenlik sağlanacak ama böyle gözlere ve beyinlere rahatsızlık verecek, farklılıkların altını çizecek görüntülerle değil.
Burada çok önemli olan Fırat’ın öte yakasında gönül tellerinin onarılması ötesinde orada “bayrak” da gösterilmesidir.
“Açılım” başlarken Gül “güzel şeyler olacak” işaretini vermişti.
Süreçte her şey “güzel” olmadı ama “hiç olmadı” da denemez.
Bu gezi de yılı güzel uğurlamak ve yeni yıla güzel bir başlangıç yapmak için “simgesel” önemlidir.
Yazıyı yazarken MGK bildirisi henüz yayımlanmamıştı.
O bildiri içeriğiyle Gül’ün gezisine artı ya da eksi etki yapabilir.

Haberin Devamı

TELEFONDAKİ TEHDİT
Telefonuma bir mesaj düştü.
“Kendine resmi görevli süsü vererek kontör atılmasını isteyenlere karşı” uyarı yapıldı.
Yerinde bir caydırıcı önlem değeri var bu uyarının.
Geride kalan yaz Bodrum’da bir dostuma telefon edildi.
Fonda telsiz sesleri, polisin yönlendirme çağrıları...
Yani tam bir polis merkezi izlenimi veren ses efektleri.
Telefonda tok, ciddi, emredici bir erkek sesi.
Bizim arkadaşa, “PKK’nın kendi banka hesabı üzerinden havale gönderildiğini tespit ettiklerini, onları yakalamak için kendisine bildirilecek banka numarasına 500 TL göndermesini, yurtsever bir vatandaş olarak devlete bu hizmeti yapması gerektiğini, aksi halde PKK ile mücadelede destek vermemiş kabul edileceğini, bunun sonuçları olabileceğini, göndereceği 500 TL’nin hemen iade edileceğini” söylüyor.
Arkadaşım telefondaki sesin söylediği adrese gidip bekliyor.
Gene telefon çalıyor.
Aynı ses ve fonda aynı polis merkezi efekti.
Göndereceği banka ve hesap numarasını bildiriyor.
Doktor bir bankamatiğe geçip 500 TL’yi çekmeye çalışıyor ama heyecandan bir türlü beceremiyor.
Birkaç kez deniyor, heyecanlandığı için paniğe giriyor tam zamanında parayı çekemeyince bir kısmını makine geri çekiyor.
Bu arada iki üç kez telefon çalıyor o buyurgan ses “hâlâ göndermediniz mi” diye sıkıştırıyor.
Sonunda dostum bir arkadaşına telefon edip telaşla “acele 500 TL’ye ihtiyacı olduğunu” söylüyor ve “hemen gelmesini” istiyor.
Arkadaşı 500 TL ile Hızır gibi yetişiyor ama nedenini öğrenince parayı vermiyor.
“Atla arabama bu parayla bir şişe rakı alalım, mezeleri düzelim, güzel bir kafa çekelim, 500 TL de cebinde kalsın.
Bunlar dolandırıcı kardeşim” diyerek maceraya noktayı koyuyor.
Bu uyarı da benden...