Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Hatta, başka yollardan kanıtlanmıştır ama adlarıyla andığımız kişilere mal edilmiştir. Çünkü topluma onların sesi daha önce ya da daha baskın erişmiştir. Belki benim kazan - kazan teorimi de birileri benden önce bulmuştur. Bilemiyoruz. Fakat teori herkes tarafından benim diye biliniyor. Nobel ödülü de bana verildi."
Cumhurbaşkanı Sezer'in daveti için Güngör Mengi'nin ortaya attığı bir görüşü de Profesör Nash'in metevazı söylemindeki rezervle en uygunu diye görmekteyim.
Anlatayım.

Cumhurbaşkanı Sezer'in 29 Ekim daveti tartışmalar gündeminin başına yerleşti.
Çeşitli görüşler var.
Örneğin...
1- Çankaya Köşkü kamusal alandır. Başörtüsüyle, türbanla 29 Ekim davetine girilemez. O nedenle Cumhurbaşkanı Sezer'in 'eşlerinin çoğunun başı örtülüdür' varsayımıyla AKP milletvekillerine, sadece kendileri için tek kişilik davetiye, CHP milletvekillerine ise 'eşlerinin başları örtülü değil' düşüncesiyle iki kişilik davetiye göndermesi doğrudur tezini savunanlar.
2- Böyle ayırım olmaz. Cumhurbaşkanı, bütün ulusun başkanıdır. Tüm ulusu, başı örtülü olsun olmasın kucaklamak mevkiindedir. Ya bütün milletvekillerine tek kişilik davetiye göndermeliydi ya da hepsine eşli davetiye göndermeliydi.
Bu yaklaşım Türkiye'yi germektedir. Üstelik bazı AKP milletvekillerinin eşlerinin başları örtülü de değil. Bu bir toptancı tavır değil mi?
Demokrasinin karşılıklı hoşgörü ve birlikte yaşama ilkesine aykırıdır.
....
Bu iki tez de sağlam basmıyor.
Neden?

29 Ekim'de Çankaya'da Cumhurbaşkanı'nın davetlerinin adı yeni yeni Frenkçe "resepsiyon" oldu. Atatürk'ten başlayarak bu davetlerin asıl adı çok uzun süre "resmi kabul" idi.
Davetin adı resmi kabul... Yani özel bir davet değil. Kamusal alanda, kamusal bir etkinlik.
Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasa'ya dayanarak verdiği "kamusal alanlarda bayanların başı örtülü yer alamayacakları" hükmünün kapsamında.
Cumhurbaşkanı Sezer'in bir hukuk adamı olarak, bu hukuk düzenlemesine uyması anlaşılabilir tutumdur.
Öte yandan, Cumhurbaşkanı'nın başı açık ya da kapalı olsun tüm ulusu kucaklamak mevkiinde olması da dikkatten uzak tutulmamalı. Tek kişilik davetiyelerle, başı örtülü milletvekili eşleri ve onlar gibi milyonlarca kadın kırılmış, kendilerini dışlanmış hissedebilirler. "Kadın - erkek eşitliği, insan hakları" gibi kavramların öncelik kazandığı çağımızda böyle ayırımlar içe sinmiyor.
Köktenci sayılabilecek eşler bile sırf erkek oldukları için davetli olabiliyorsa bu manzara düşündürücüdür.
Yani... Bir yanda hukuk, öte yanda insan.

Güngör Mengi'nin önerisi özetle şöyle:
Bütün davetliler eşli çağrılır ve davetiyenin altına şöyle bir not konabilir:
"Resepsiyonda TBMM Genel Kurulu kıyafet kuralları geçerlidir..."
....
Bana göre "hukuka özen ve insani değerleri gözetmeyi" bir ölçüde de olsa yaklaştıran bir formül bu.
Nasıl ki davetiyelerde, "kıyafet: koyu renk elbise veya smokin, büyük üniforma - uzun etek" gibi notlar olabiliyor... Bu kez "uzun etek" yerine "TBMM Genel Kurul Kıyafetleri geçerlidir" notu neden konmasın?
Nasıl ki Anayasa hükmü ve bu hükmün Anayasa Mahkemesi kararının yorumu gereği, Merve Kavakçı örneğindeki gibi TBMM'ye türban ve başörtüsü ile girilemiyor, kamusal alan olan Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ndeki davet için de bu uygulama geçerlidir.
Davetiye gider...
Erkekler için koyu renk giysi yerine, yakası açık gömlekle gitmek mümkün olmadığı gibi, başı açık olarak gitmeme tercihi de davetli hanımlara ait olur.
Belki bir dahaki davete ...
Ama, Türkiye daha da kalıcı, daha esnek, daha eşitlikçi, daha esnek ve hoşgörülü formülleri üretmelidir. Bu birkaç özenli kelime orduevi davetlerini de polemik alanı olmaktan çıkarabilir.