Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kötü bir rüya...
Kâbus...
Sanki...
Uyanacağız ve iki ay öncesinin Türkiye’sine gözümüzü açacağız.
“Ohh... Rüyaymış” diyeceğiz.
.......................
Ama -ne yazık ki- değil.
Gerçek hayat kötü rüyaya dönüştü.
Takvim yaprağından, saatin akrep ve yelkovanlarından kan damlıyor.
Zamanın ruhu kurşun gibi ağır.
Sadece dün 4 şehit.
1 polis, 1 üsteğmen, 1 uzatmalı çavuş, 1 er... (Onlara rahmet, ailelerine, ulusumuza başsağlığı diliyorum.)
Allah korusun, daha sonraki saatler başka acı haberler de taşıyabilir.
PKK’nın kaçırdığı polislerden haber yok.
Bölgeden gelmekte olan diğer kaygı verici haberleri yansıtmayayım.
Kentlerde de endişe kol gezmeye başladı.
TV’de bir strateji kurumunun başkanı “İki gündür İstanbul’dayım, arkadaşlarım ‘aman metroya binme n’olur n’olmaz’ diye uyarıyorlar” diyordu.
Açık oturumda bir diğer katılımcı ise “PKK henüz kurumsal karşılık vermedi” mealinde bir şeyler söyledi.
Ekonomi patinajdan gerilemeye doğru kayıyor, turist sayısında -fazla olmasa da- düşme, dövizde tırmanış, ihracatta tereddütler...
........................
Türkiye böyle bir manzarayı hak ediyor mu?
Kesinlikle “hayır.”
Kanıtı da açık ve tartışmasız olan “iki ay öncesinin Türkiye’si.”
İki ay önce ve ondan öncesinde de olaylar “yok” değildi ama tek tük.
Üstelik “barış süreci” konuşuluyordu.
Seçimler sonrasında adımların hızlanacağına ve çözüme daha da yaklaşılacağına inanılıyordu.
Toplum psikolojisi öyle bir iyimser bekleyişe bağlanmıştı ki “Artık tekrar geride kalan yılların kan, dehşet ortamına dönülmez. Halk da barışa alıştı, bu noktadan sonra -U- dönüşü olmaz / olamaz” düşüncesi yaygındı.
Fakat...
Yaz yangınları gibi, şiddetin ateşi bu umut tomurcuklarını kavurdu.
.........................
Olayları “net” görmek ve sağlıklı gözlemin zemininde analiz yapmak gerek
Şöyle ki...
- Türkiye Cumhuriyeti, sınırları içinde kalan her santimetrekarenin tek egemenidir.
Tek santimetrekarenin güvenliğinden sorumlu ve bunu sağlamakla görevlidir.
Devletin iktidarı “tecezzi” kabul etmez.
Yani...
Paylaşılmaz.
O halde dağda ya da düzde hangi silahlı örgüt varsa ve de üstelik tehdit ediyor, saldırıyor, yakıp yıkıyorsa devletin güçleri bütün donanımıyla bu yakın ve ciddi tehlikeyi bertaraf etmekle yükümlüdür.
- Örgüt, silahla ve şiddet kullanarak 30 yılda sonuç alamadığını ve İmralı’nın da belirttiği gibi silahlı mücadelenin artık devrini doldurduğunu görmelidir.
- Eski Genelkurmay Başkanı Em. Org. İlker Başbuğ şöyle demişti:
“Yurtiçi, yurtdışı toplam 5 bin PKK’lı var. Silahlı kuvvetler 30 bin PKK’lıyı etkisiz hale getirdi (öldürdü).
Demek ki toplamda 6 PKK örgütünü yok etti.
Ama...
Hâlâ 5 bin PKK’lı varsa demek silahlı mücadelenin yanında başka politikalara da ihtiyaç var.”
Çözüm süreci ve daha geniş demokrasi, haklar, özgürlükler o “başka politikaların” ekseni olmalı.
- Bu konular ulusal ortak paydadır, “siyasi partilerin ve kişisel ikbal hesaplarının” çok üstünde kalmalıdır.