Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Cumhuriyet'in kuruluşuna ilk tohumları atmış olan genç Osmanlı aydınlarından esinlenerek, Fatih Terim'e "Kramponlu Jön Türk" deniyor.
Kramponlu Jön Türk, toplumumuza model olmalı.
O, insanlarımıza "gerçekleşebilir bir Türkiye rüyası" sunuyor.
Ayrılma kararıyla, Rönesans'ın rahmi olan Floransa'yı ayağa kaldıran... Biz, AB'nin eşiğinde bekletilirken, futbol devleri Milan, Barcelona, Juventus ve diğerleri arasında paylaşılamayan Fatih Terim, dışlanmışlığımıza, karamsarlığımıza tutulmuş bir umut ışığı gibi...
Bunca kara tablo arasında, iç ısıtacak satırlar istedi canım.
Ahmet Çakır'ın Fatih Terim'i anlatan "O Bir İmparator" adlı kitabını, gecenin ileri saatlerine kadar okudum.
İşte kitaptan bazı alıntılar...
Daha çocukluğunda, hatalı bir iğne yüzünden babasının bir bacağı kesilmiş.
Ama... Baba, aileyi namerde muhtaç etmemek için çalışmış.
Fatih Terim de 6 yaşından başlayarak, babasının bu zorlu çabasına omuz verir.
Yokluk ve zorluk içinde geçmiş bir çocukluk.
Futbol yeteneği, daha 9 - 10 yaşlarında farkedilir.
16 yaşında, Endüstri Meslek Lisesi'ni bırakarak Adana Demirspor'da oynamaya başlar.

Lider olunmaz, doğulur...
Fatih Terim de lider doğanlardan...
19 yaşında Demirspor'un kaptanı olur.
İlk kez kaptan olarak sahaya çıktığında, öylesine heyecanlıymış ki, koşarak sahanın ortasına geldiğinde, arkadaşları çıkış tünelinden sahaya henüz adım atmamışlar.
Fatih, kaptanlığı süresince liderliğini kanıtlar.
1973 - 74 sezonunda, yüksek bir transfer ücretiyle, 11 yıl oynayacağı Galatasaray'a gelir.
Bu Fatih'in "yeniden doğuşu"dur.
Gene 3 yıl sonra, bu kez de Galatasaray'da, kendisinden çok daha deneyimli ve yaşlı futbolcular arasından takım kaptanı seçilir.
Soyunma odasında ilk kaptanlık konuşmasını yapmadan önce, takımın "abileri" de dahil, bütün futbolculara "beyler, herkes yerine otursun" diyerek ilk işareti verir.
Henüz 23 yaşındadır.
Ayyıldızlı formayı rekor sayıda, 51 kez giyer.
32 kez, kaptanlık bandını kolunda taşır.

O yıllarda takımın genç oyuncularından Metin Yıldız, birgün idmana BMW marka arabayla gelir.
Galatasaray'da, Fatih ve iki oyuncunun daha arabası vardır, diğerleri dolmuşla gelip giderler.
Takım kaptanı olarak Fatih, Metin'e şöyle der:
"Bu arabayı hemen aldığın yere geri vereceksin. Kazandığın parayla önce aileni Gültepe'deki gecekondulardan kurtarıp, Ortaklar Caddesi'nde bir apartmana yerleştireceksin."
Belirtelim ki, Ortaklar Caddesi, Ali Sami Yen Stadı'nın hemen yanıdır.
Fatih, bu ilkeleri kendi ailesine uygulamaktan... Yakın çevresine de uygulatmaktan asla vazgeçmemiştir.

Fatih Terim, Ankaragücü ve Göztepe Antrenörlükleriyle, futbol yaşamında bu kez de yönetmen olarak doğar.
Sonra Milli Takımlar Antrenörü Alman Piontek'e yardımcı olarak atanır.
Fakat o da ne?
Bir zamanlar ayakkabılarının arkasına basan ve "futbolu bıraktıktan sonra mafyozi alemlerde sahte ağırlık sahibi, kabadayı özentisi bir futbolcu eskisi olacak gibi gözüküyor" denen adam, Piontek'le İngilizce konuşmaktadır.
3 yıl boyunca Piontek yönetimindeki Milli Takım, skandal yenilgiler alır.
Buna karşılık... Yardımcısı Fatih Terim'in çalıştırdığı Olimpik Milli Takımı, bir şampiyonluk, bir de ikincilik kazanır.
Hakan Şükür, Sergen, Abdullah, Rüştü, Tugay, Arif, Alpay gibi oyuncuları keşfetmiştir.
Piontek gider, yerine Fatih Terim, Milli Takım Antrenörü olur ve Milli Takım, sanki üzerine sihirli bir değnekle dokunulmuşçasına başarılar kazanır...
Avrupa Şampiyonası finallerine katılma hakkını elde eder.
Bu başarıda, sadece çalışmak değil, yüreğini koymuş olmanın da büyük payı vardır.

Ve sonrası... Galatasaray'ın simgesi oluşu... Zaferler... Floransa...
Fatih Terim'
in karizmatik kişiliği, sadece oyuncuları değil taraftarları da manyetik alanına çeker.
İzleyiciler maçları, iki farklı kamera gibi, iki farklı açıdan görürler.
Futbolcuların sahadaki hareketlerinden... Ve Fatih'in yüz - beden dilinden....
Her maçın Terim'in yüz ve beden diliyle yeniden üretiliyor olması, onun kimliğinin, yönettiği takımın kimliğiyle özdeşleşmesini sağlar.
Fransızlar "her başarının arkasında bir kadın parmağı vardır" der.
Özel konuşmalarında "hanımefendi" diye hitap ettiği eşi Fulya Terim, Fatih Terim'e böyle bir mutluluk coğrafyası sunmuştur.