FRANSA Cumhurbaşkanı Hollande’ın aktris Julie Gayet ile -bizim magazin basınının deyimiyle- “düzeyli birlikteliği” gazete manşetlerinde.
Cumhurbaşkanı Hollande Başkanlık Sarayı Elysee’den motosikletle çıkıp sevgilisine gitmiş.
Başındaki kask nedeniyle yüzü görünmüyormuş.
Gene de paparazzilere yakalanmış.
Fotoğrafları basılınca Başkanlık Sarayı’nda birlikte yaşadığı demirbaş sevgilisi gazeteci Valerie Trierweiler üzüntüsünden hastalanmış ve hastaneye kaldırılmış.
.......................
Fransız basını da artık değişti.
Böyle ilişkileri eskiden görmezden gelirdi.
“Özel hayata saygı” esastı.
Misal...
Sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand 14 yıl boyunca hemen hemen her gece saraydan
çıkıp Paris’in Saint Germain semtindeki sevgilisinin evine giderdi.
Eşi bir tavır koymadığına göre bu ilişkiye ses çıkarmıyordu.
Cumhurbaşkanı Mitterrand’ın bu ilişkiden bir de kızı olmuştu.
Sevgilisinin evi Mazarine adlı sokakta olduğu için kızının adını “Mazarine” koymuşlardı.
14 yıl boyunca Mitterrand’ın bu ilişkisi medyada tek satırla bile yer almadı.
Biliniyordu, konuşuluyordu ama yazılmıyordu.
Fotoğraflanmıyordu.
François Mitterrand özellikle gençlik yıllarında “le baux (yakışıklı)” diye anılırdı.
Fransa’nın hatta Avrupa’nın sol entelektüel güzel kadınlarıyla epeyce aşk ilişkisi olmuştu.
Yani...
Çapkınlığı bilinirdi.
Fakat...
Üstüne gidilmezdi.
Toplum bir kızı olduğunu, Mitterrand öldüğünde gömülürken mezarı başında olan Mazarine’nin fotoğrafları basılınca öğrendi.
Hiç de tepki gösterilmedi.
........................
Bir diğer Cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing de sevgililerinin evlerine gece misafirliğine giderdi.
Ancak...
Öyle kask takıp motosikletle falan değil.
Sivil plakalı bir araçla saraydan çıkardı.
Şoförsüz.
Kimseye “nereye gittiğini” söylemezdi.
Çıkarken sadece kapalı bir zarf bırakırdı.
“Çok önemli bir durum olursa beni zarfın içindeki kağıtta yazılı telefon numarasından ve adresten bulabilirsiniz” derdi.
O tarihlerde “cep telefonu” olmadığı için, bu doğal.
Kime giderdi dersiniz?
Rivayet o ki İtalyan kökenli sinema artisti Claudia Cardinale’ye...
Döneminin en güzel kadınlarından biriydi.
Medyada bu ilişki hiç yazılıp çizilmedi.
........................
Valery Giscard d’Estaing’in gene “özel ilişkisi” nedeniyle Yunanistan’a bir de hediyesi olmuştu.
Albaylar cuntasının yaptığı darbeden kaçan ve Paris’e giden devrik Başbakan Karamanlis ile yakın dosttu.
“Paris söylentilerine” Valery Giscard d’Estaing, Karamanlis'in kız kardeşiyle de bir ilişkiye girmişti.
Cunta yönetimi düşürülüp, demokrasiye geçildikten sonra, Valery Giscard d’Estaing’in sayesinde Fransa “lokomotif” rolünü üstlendi. Yunanistan’ı AB tam üyeliğine taşıdı.
AB’nin finans kaynakları, fonları nehir olup Yunanistan’a aktı.
Fert başına milli gelir, “AB asansöründe” yükseldi, 15 bin doları geçti.
Bunlar da sadece konuşuldu ama -bildiğim kadarıyla- o sıralarda medyaya yansımadı.
.......................
Türkiye’ye dönelim.
1950-1960 arasında Başbakanlık yapan Adnan Menderes’in gönül ilişkileri biliniyordu, konuşuluyordu.
Soprano Ayhan Aydan, yazar Suzan Sözen...
İkisinin de evlerine ziyaretler yapardı.
Fakat... Yazılmazdı, fotoğrafları yayınlanmazdı.
Hatta iç siyasetin en sertleştiği dönemde CHP’nin yayın organı “ULUS” gazetesinde bu ilişkilerin yayınlanması için CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye giden CHP yöneticileri fena halde terslenmişlerdi.
Paşa “katiyen hayır. Asla izin vermem. Bu mevzuda tek satır yazılmayacak” demiş, kestirip atmıştı.
.........................
Eski çamlar bardak olurdu, şimdi ise sakız...